21.11.2021

SONSUZ SEVGİLERİMLE ~ JULIA QUINN

 " Londra'nın orta yerinde, kalabalık ve sevgi dolu ailesinin içinde yapayalnızdı. "

 28 yaşındaki Eloise Bridgerton o güne kadar aldığı 6 evlilik teklifini de mükemmel olmadıkları gerekçesi ile reddetmiştir. O da tıpkı kardeşleri gibi aşk evliliği yapmak istiyordur ve aşkı bulamadığı için de daha azına razı gelmek istemiyordur. Ta ki tıpkı kendisi gibi evde kalmış olan ve bir tane bile evlilik teklifi almayan en yakın arkadaşı Penelope, Colin ile evlenene kadar. Bu evlilik Eloise'in terk edilmiş hissetmesine neden oluyor. Hiçkimsenin önceliği olmadığını fark ediyor. Bu yüzden de ani bir kararla bir senedir herkesten gizleyerek mektuplaştığı ve Penelope evlenene kadar değerlendirmediği Sör Phillip Crane'in davetini ev sahibine bile haber vermeden kabul ediyor ve Daphne'nin balosunda ortadan kaybolup Romney Malikanesi'ne doğru yola koyuluyor.

"Mutsuz bir hayata göz yumacak yapıda bir insan olmadığından, yapması gereken tek şey, hayatın öyle gitmesine izin vermemek olacaktı."

 Sör Phillip Crane 30 yaşında, bir sene önce karısının vefatıyla dul kalmış, iki muhteşem çocuğun babası ve bir baronettir. Phillip aslında akademik kariyer yapmak isteyen bir botanikçiymiş  ancak abisi George Waterloo'da öldüğünde ünvanı ona kalınca abisinin nişanlısı Marina ile de evlenmenin doğru olacağını düşünmüş Phillip. (İnanın neden anlamadım.) Böylece Romney Malikanesi'ne yerleşmiş ve ikiz çocukları Oliver ve Amanda dünyaya gelmiş. Marina ölünce mektup yazmak için hiçbir fırsatı kaçırmayan Eloise Phillip'e baş sağlığı için mektup yazmış ve Phillip de çocuklarına iyi bir anne ve eş arayışında olduğu için bu mektuplaşmayı sürdürmüş.

" Violet olgun bir ifade ile bakarak, "Benim çocuklarım beni asla hayal kırıklığına uğratmaz," dedi sakince. "Sadece... Şaşırtırlar. Bu şekilde düşünmeyi daha uygun buluyorum. "

 Bir yıl boyunca mektuplaşmış olmalarına rağmen Sör Phillip, Eloise'e ikizlerden hiç bahsetmemiş. Zaten aslında ikizlerden uzak durmak için çaba gösteriyor babaları. Çocuklarının onu sinirlendirmesinden deli gibi korkuyor, üstelik söz konusu Amanda ve Oliver olunca onun haksız olduğunu da söyleyemeyiz. Ancak çocuklarını ihmal eden bir baba olduğunu kesinlikle söyleyebiliriz. Eloise'in gelmesiyle dengeler değişiyor. 

"Mutlu olmasına ihtiyacı vardı, çünkü mutsuz olduğu düşüncesi kalbine saplanan bir bıçak gibiydi."

 Eloise'in de Phillip'in amacı hayatlarındaki bir boşluğu doldurmaktı en başta. Phillip'in çocukları için iyi bir anne araması ne kadar güzel olsa da sanki daha çok işi bırakamayacak bir dadı arıyormuş gibi davranması biraz sinirimi bozdu. Eloise'in de 28 yaşında olup ceza olarak çocukların yatağına balık bırakmasını (muhtelemen yazarın düşündüğü gibi komik değil) saçma buldum. Ayrıca Eloise en yakın arkadaşının Leydi Whistledown olmasına nasıl tepki verdi, onu da öğrenemedik. Yani Sonsuz Sevgilerimle kesinlikle en sevdiğim Bridgerton kitabı değil ama en kötüsü de değil.

Bridgerton Serisi
1) Yüreğe Söz Geçmiyor (Yorum yazısı için tıklayınız.)
2) En Çok Beni Sev (Yorum yazısı için tıklayınız.)
3) Son Söz Aşkın (Yorum yazısı için tıklayınız.)
4) Rüyalar Gerçek Olsa (Yorum yazısı için tıklayınız.)
5) Sonsuz Sevgilerimle (Yorum yazısı için tıklayınız.)
6) Sana Muhtacım (Yorum yazısı için tıklayınız.)
7) Öpüşünde Saklı (Yorum yazısı için tıklayınız)
8) Biz Evleniyoruz (Yorum yazısı için tıklayınız.)
9) The Bridgertons: Happily After All
10) The Further Observations of Lady Whistledown
11) Lady Whistledown Strikes Back


 Bir sonraki kitapta görüşmek üzere.❤ 

Devamını Oku »

17.10.2021

RÜYALAR GERÇEK OLSA ~ JULIA QUINN

 " "Sadece..." Penelope önemli bir sır verecekmiş gibi öne eğildi. " Cinayet bile işlesen bundan kurtulabileceğini düşünüyorum." "

   Kitap Fiyatı: ₺ 9 [ 12/09/2019 ]  - NadirKitap   

 Penelope başından fırlayan bonesi ile Colin'i atından düşürüp ona ilk görüşte aşık olduğunda daha 16 yaşındaydı. Colin herkesin aklını başından alan gülümsemesi ile onu da hemen büyülemişti. Zamanla Eloise ile yakın arkadaşlık kuran Penelope artık 28, Colin de 33 yaşına gelmiştir. Ancak Penelope hala Colin'e ümitsizce aşıktır. Penelope evde kaldığını (😒) kabullenmişken Colin de bir varoluş krizi geçirmektedir.

" Diğerlerinin sizin hakkınızdaki düşünceleri tamamen olumlu olduğunda, bu düşünceleri umursamadığınızı düşünmek kolaydı. Ama ona, Penelope'ye davrandıkları gibi davransalardı, sosyeteyi umursamamak bu kadar kolay olabilir miydi? "

 Colin yüzeysel ve amaçsız bir hayatı olduğunu düşünüyor. Leydi Whistledown'ın çekici bulduğu ve başka özelliklerinden bahsetmeye gerek duymadığı biri olarak ona kendini sadece yakışıklı bir erkekmiş gibi hissettiren herkesten kaçmak için sürekli seyahat ediyor. Seyahatlerinde kendine bir amaç ve mutluluk arıyor Colin. Öldüğünde arkasında onu hatırlatacak kalıcı bir şey bırakmak istiyor. Ve annesi de onun evlenmesini istiyor. 

" Ne yazık ki yalnız bırakıp gittiği adam, şu an yanında kalmak istediği tek kişiydi. "

 Penelope'nin annesi Portia, kızını iyi adayların yanına bile yaklaştırmıyor; çünkü Penelope'yi onlara layık görmüyor. Oysa küçük kızı Felicity'yi Colin'le yakıştırıp onların evlenmesini istediğini açıkça belli edebiliyor. Annesi nedense Penelope'ye sanki hiçbir önemi yokmuş gibi davranıyor. Colin de zaten Penelope'ye pek farklı bir gözle bakmıyor. Sonra bir gün Penelope, Colin'in dans teklifini reddediyor. Çünkü Penelope artık evde kalmıştır ve Colin'in acıdığı için ya da annesinin ısrarları yüzünden Penelope ile dans etmesine de gerek kalmamıştır. İşte bu Colin'in gözlerini açıyor.

" Sanki onu görmeye dayanamıyormuş gibi arkasını döndü ama işin aslı, asıl dayanamadığı kişi kendisiydi. "

 Colin ve Penelope'nin hikayesi popüler olan ile hor görülenin aşkını anlatıyordu. Diğer kitaplarda ürkek bir görünüme sahip olan Penelope'nin aslında gerçekten ne kadar güçlü ve zeki bir karakter olduğunu fark ettim. İnsanları sadece onların istediği kadar tanıyabileceğimizin en büyük ispatı Penelope ve Colin. Tıpkı Sophie ve Benedict'in hikayesinde olduğu gibi Penelope de Colin'in herkesten sakladığı bir ilgi alanını bulup onu cesaretlendiriyor. Yani bence yazar bazı noktalarda tekrara düşmüş ancak öteki durumları sırası geldikçe yazacağım. Ah, bu arada spoiler! Kitabın sonunda Londra sosyetesi Leydi Whistledown ile tanışıyor!

 Ve kitabı aklımdaki şu soruyla bitiriyorum: Eloise baloda nereye kayboldu???

Bridgerton Serisi
1) Yüreğe Söz Geçmiyor (Yorum yazısı için tıklayınız.)
2) En Çok Beni Sev (Yorum yazısı için tıklayınız.)
3) Son Söz Aşkın (Yorum yazısı için tıklayınız.)
4) Rüyalar Gerçek Olsa (Yorum yazısı için tıklayınız.)
5) Sonsuz Sevgilerimle (Yorum yazısı için tıklayınız.)
6) Sana Muhtacım (Yorum yazısı için tıklayınız.)
7) Öpüşünde Saklı (Yorum yazısı için tıklayınız.)
8) Biz Evleniyoruz (Yorum yazısı için tıklayınız.)
9) The Bridgertons: Happily After All
10) The Further Observations of Lady Whistledown
11) Lady Whistledown Strikes Back


 Bir sonraki kitapta görüşmek üzere.❤ 

Devamını Oku »

19.09.2021

JOSH İLE HAZEL'IN SEVGİLİ OLMAMA REHBERİ ~ CHRISTINA LAUREN

 " Sevebileceğim biriyle tanıştığım zaman  bir ahtapota dönüşüyorum ve o kişinin kalbini kollarımla sarmalayıp o kadar çok sıkıyorum ki sonunda o da beni eşit derecede sevdiğini inkar edemez hale geliyor. "

  Kitap Fiyatı: ₺ 18,00 [ 06/08/2021 ]  - Kitapyurdu    

 Hazel Bradford, Josh Im (Jimin) ile üniversiteden arkadaştır. Hazel daha o zamanlarda ona karşı bir şeyler hissetmektedir ama çılgın doğasının sakin ve ağırbaşlı Josh'ın kabul edebileceği bir şey olmadığını düşündüğü için onunla sadece arkadaş olmuştur. Üniversite hayatını çılgınca sonuna kadar yaşayan Hazel ve Koreli geleneksel bir ailenin oğlu olan başarılı ve içe dönük Josh üniversiteden mezun olduktan sonra iletişimde kalmamış. Bu yüzden 7 yıl sonra Hazel, Josh'ın bir yıllık en yakın arkadaşının abisi olduğunu Yaza Merhaba partisinde öğrendiğinde şok olmuş ve Hazel, Joh'ın en yakın arkadaşı olmaya karar vermiştir.

" "Kusura bakma, merdivenlerimiz bozuk. O yüzden duvardan tırmanmak zorundasın. Şimdi aşağıya halat sarkıtacağım." "

 Josh, iki yıllık kız arkadaşı Tabitha'nın onu bir yıldır aldattığını Hazel'ın evinde, ilk arkadaş randevularında, öğreniyor. Hazel her ne kadar hiçbir zaman çenesini tutamasa da Tabitha hakkında ileri geri konuştuktan sonra Josh'ın aklını ondan uzaklaştırmayı da başarıyor. Üstelik Hazel, Josh'ı işleri çözmesi için tavsiyeler de veriyor. Josh hem zaten kimse Tabitha'dan hoşlanmadığı için hem de utandığı için aldatıldığını kimseye söylemek istemiyor. Yani Josh'ın en zor zamanındaki en büyük destekçisi bizim tuhaf ve sevimli kızımız Hazel oluyor. Hatta ayrılık sonrası Josh'ı depresyondan çıkarmak için birbirlerine birini bulup dörtlü randevuya çıkma fikrini de Hazel buluyor. Ama bu randevularla ilgili ufak bir problem var: Josh ve Hazel partnerlerinden çok birbirleriyle vakit geçirdikleri için bu randevulara çıkmayı kabulleniyor ancak ikisi de bunu birbirine söylemiyor.

 " "Sence Josh kalbimi bir üzüm tanesi gibi ezecek mi?" "

 Hazel'ı en çok korkutan şey Josh'ın da diğerleri gibi onun tuhaflığını ilgi çekici bulup bir süre sonra Sıradan Bir Kız Arkadaşa dönüşmesini istemesi. Josh'ı çok sevdiği ve onun fikirleri Hazel için önemli olduğundan böyle bir durumun onu yıkacağını biliyor ve Josh ile romantik bir ilişki kurmaktan çok korkuyor. Kendini Josh'a uygun görmüyor ve onu hiç kaybetmemek için bir ömür sadece arkadaşı olmaya razı geliyor Hazel. Josh ise önce kendi sonra da Hazel'ın duygularından emin olmadığı için Hazel'a açılamıyor. 

" Hazel'ın yanında olmak, küçük bir kasırgayla aynı odada olmaya benziyordu. "

Hazel ve Josh birbirinden çok ayrı karakterlere sahipler. Josh düzenli, titiz, başarılı, ağırbaşlı ve sakin bir fizyoterapistken Hazel deli dolu, içinden gelen her şeyi yapan, dağınık, komik ve çenesini asla tutamayan bir ilkokul öğretmeni. Karakterlerin birbirine olan yolu bulmasını okumak keyifli ve eğlenceliydi. Birbirine çok zıt bir çiftin aşk ile uyumu yakalaması, korkuları, hayalleri çok güzel yazılmıştı. Bence tek sıkıntı finaldi. Sonu çok çok hızlı bağlanmış ve tabiri caizse oldubittiye getirilmiş gibiydi. Ancak sonu hariç her şeyiyle gayet güzel ve eğlenceli bir romantik komedi kitabıydı.

Not: Benim kitabımın arasında ayraç çıkmadı (😥), ancak bildiğim kadarıyla normalde kendi ayracı içinde olan bir kitap.


 Bir sonraki kitapta görüşmek üzere.❤ 

Devamını Oku »

12.09.2021

SON SÖZ AŞKIN ~ JULIA QUINN

" Öldüğünden on sene sonra biri onun için böyle ağlar mıydı? "

 Netflix'teki Bridgerton dizisine başlamam için son 5 kitap! Evet, doğru duydunuz, Bridgerton serisinin bütün kitaplarını okumadan dizisine başlamayacağım. Çünkü dizideki görselliğin hayal gücümün önüne geçmesinş istemiyorum. Yeni sezon 21 Ocak 2022'de çıkacak ve ben o zamana kadar seriyi bitirmiş olmak istiyorum. 

" "Tamam o halde." Colin derin bir iç çekti. "Ben gideyim."
"Mükemmel," dedi Benedict. "Yalnız başıma, gözü dönmüş kurtlara göğüs germeye..." "Kurtlar mı?" diye sordu Sophie.
"Makbul genç hanımlar," diye açıkladı Colin. "

Benedict ve Colin Bridgerton'ın bir unvanı yok. Onlar sadece Bay Bridgerton, ancak bu onların popüler olmalarının önüne geçemiyor. Çünkü onlar bir Bridgerton! Anthony'den dolayı da zengin bir hayatları var. Ve Anthony ile Daphne'nin aşk evliliği yapması Benedict'in de öyle bir evlilik yapmak istemesini sağlıyor. Anthony bir maskeli baloda yüzünü bile tam olarak göremediği gümüş elbiseli bir kadına aşık oluyor ama o kadın saat geceyarısına geldiğinde ona adını bile söylemeden ortadan kayboluyor.

"  Sophie bir anda ona insan gibi davranılmasını ne kadar özlediğini fark etti. "

 Sophie Beckett, Altıncı Penwood Kontu Richard Gunningworth'ün bir hizmetçi ile olan ilişkisinden doğan gayrimeşru kızı. Kont, kızı ile olan bütün fiziksel benzerliklerine rağmen herkese Sophie'nin eski bir arkadaşının yetim kalmış kızı olduğunu söylüyor. Kont evlenince Kontes Araminta ve onun iki kızı eve yerleşiyor ve daha ilk günden Sophie'ye onu istemediğini söylüyor. 4 yıl sonra Sophie'nin babası öldüğünde mirasında Araminta'nın Sophie'ye 20 yaşına gelene kadar bakmasının karşılığında kontese daha fazla para kalacağı yazıyor. Kontes de Sophie'yi bu süre zarfında bir hizmetçi gibi kullanıyor. Ayrıca Kontes Araminta, büyük kızı Rosamund'un bir Bridgerton ile evlenmesini istiyor. 

 " Açıkçası, yanında daha fazla vakit geçirirse ona sırılsıklam aşık olacağından korkuyordu.
Ve bu ona ne kazandırırdı ki?
Yalnızca kırık bir kalp. "

 Hizmetçi arkadaşlarının yardımıyla Sophie, Bridgertonlar'ın maskeli balosuna büyükannesinin gümüş rengi elbisesi ile gizlice katılıyor. Anthony onu görür görmez vuruluyor ve hemen kızımızı diğer erkeklerin elinden alıp özel terasa çıkarıyor. Gecenin sonunda Sophie, tıpkı külkedisinin ayakkabısının tekini geride bıraktığı gibi, aile armasının işlendiği eldiveninin tekini aceleden geride bırakıyor. Benedict onu bir süre arasa da bulamıyor, bu sırada Araminta, Sophie'nin baloya gittiğini fark ediyor ve onu evden kovuyor.

" "Benden nefret ettiğini bilerek yaşayabilirim," dedi kapalı kapıya bakarak. "Ama sensiz yaşayamam." "

 2 yıl sonra Benedict, Sophie'yi hizmetçilik yaptığı evde tecavüze uğramaktan kurtardığında tekrar karşılaşıyorlar ancak Benedict onu tanıyamıyor. Sophie de rüyalarında onu seven ve evlenmek isteyen Benedict'in gerçekte hizmetçi olduğu için ona sadece metresi olmasını teklif etmesinden korktuğu için kendini saklıyor.

 " "Ben seni alıkoymadım," dedi, aylak aylak tırnaklarını incelerken. "Sana şantaj yaptım. Aralarında dağlar kadar fark var." "

 Benedict ve Sophie'nin hikayesi tam bir külkedisi masalı. Bu nedenle özgünlük konusunda benim için sınıfta kalıyor. Hatta bu nedenle şu anda en az hoşlandığım Bridgerton kitabı diyebilirim. Eğer yazarın başka kitaplarını okumamış olsaydım bir daha başka bir kitabını da okumazdım açıkçası. Üvey iki kız kardeşi, ondan nefret eden üvey annesi, onu seven ve ölen babası, onu bir hizmetçi gibi kullanan üvey anne, gizlice baloya katılması, baloda geride kendisine ait bir eşyayı bırakması tamamen külkedisi masalından alınmış. Yeni basımda düzeltilmiş olduğunu umduğum birkaç yazım hatası da vardı. Külkedisi masalını atlattıktan sonraki kısımlar güzeldi diyebilirim. Ancak özgünlük konusunda benim için çok büyük bir hayal kırıklığı oldu.

Bridgerton Serisi
1) Yüreğe Söz Geçmiyor (Yorum yazısı için tıklayınız.)
2) En Çok Beni Sev (Yorum yazısı için tıklayınız.)
3) Son Söz Aşkın (Yorum yazısı için tıklayınız.)
4) Rüyalar Gerçek Olsa (Yorum yazısı için tıklayınız.)
5) Sonsuz Sevgilerimle (Yorum yazısı için tıklayınız.)
6) Sana Muhtacım (Yorum yazısı için tıklayınız.)
7) Öpüşünde Saklı (Yorum yazısı için tıklayınız.)
8) Biz Evleniyoruz (Yorum yazısı için tıklayınız.)
9) The Bridgertons: Happily After All
10) The Further Observations of Lady Whistledown
11) Lady Whistledown Strikes Back


 Bir sonraki kitapta görüşmek üzere.❤ 

Devamını Oku »

5.09.2021

YANILSAMALAR KENTİ ~ URSULA K. LE GUİN

" Bu insanlar hiçbir yerden gelmemişlerdi ve hiçbir yere gitmeyeceklerdi; çünkü geçmişleriyle bir bağlantıları kalmamıştı. "

 Hayaller Şehri adı ile de bilinen Yanılsamalar Kenti, Hainli/Ekumen Döngüsü'nün üçüncü kitabı. Falk'ın öyküsüyle birlikte bizlere Ursula K. Le Guin kendi evrenindeki Dünya'nın yeni halini anlatıyor. Falk; hafızasını yitirmiş, sarı gözleriyle herkesten farklılaşan ve kendisinin başarısız bir deney ürünü olduğunu düşünen gizemli başkarakterimiz. Onu ormanda bulduklarında Falk'ın yetişkin erkek bedeninde bir çocuk olduğunu düşünen insaflı bir topluluk, Falk'ın düşman olma ihtimaline rağmen onu yanına alıp ona sahip çıkıyor.

" Shing yasaya uydu ve yaşamama izin verdi; ama onlar benim zekamı öldürdüler. Bir zamanlar olduğum adamı ve içimdeki çocuğu öldürdüler. Bir insanın zihniyle oynamak yaşama saygı duymak mıdır? Onların yasaları yalan, saygıları da bir aldatmaca. "

 Shingler, Dünya Birliğini bozmuş, insanların özgürlüklerini ve seçim haklarını ellerinden almış, eserlerini ve kayıtlarını silmiş, ırkın evrimini durdurmuşlar. En önemli kuralları "Öldürmek yasak." olsa da insanlar küçük topluluklar halinde onlardan saklanarak ve sakınarak yaşamaya çalışıyor. Falk'ın kendi gerçeğini bulmak için gitmeye çalıştığı Es Toch'tan da Shingler'in başkenti olduğu için uzak duruyorlar. Zihinsel konuşma ile yalan söylenemiyor, ancak Shingler'in bunu yapabildiğine dair şüpheleri var insanların. Shingler hayvanlara da konuşmayı öğretmiş, her ne kadar sözleri yasalarına dair olsa da.

" Bu insanlar hiçbir yerden gelmemişlerdi ve hiçbir yere gitmeyeceklerdi; çünkü geçmişleriyle bir bağlantıları kalmamıştı. "

 Es Toch'a gitmek için onu kabul eden nazik insanların yanından ayrıldığında Falk acı ve hızlı bir şekilde herkesin kendinden olmayana aynı şekilde davranmadığını öğreniyor. Dünyada iyi ve kötü insanların bir arada yaşadığını görüyor ve farklı farklı kültürlerle, inançlarla tanışıyor Es Toch'a olan yolculuğunda. Ona iyi davranan herkes yoluna yalnız devam etmesini söylese de Falk, Estrel ile tanıştıktan sonra bu sözlere aldırmıyor. Estrel de onu yol boyunca insanlardan uzak durmaları gerektiğine ikna ediyor ve yönlendiriyor. Sanki Falk'ı fark edemediği bir şey konusunda başkalarının uyarmasını istemiyor gibi geldi bana hep.

" Falk dünyada çocukların arasında değil, insanlıktan çıkarılmış acı çeken, sabırları tükenmiş yetişkinlerin arasında yaşamıştı. "

 Kitabı okurken sürekli bir şüphe içindeydim. Kim güvenilir? Kim yalan söylüyor? Kim doğruyu söylüyor? Yani okuyucu ve metin ilişkisi oldukça dinamikti benim için. Geçmişine dair hiçbir şey hatırlamayan Falk'ın hiçbir önyargısı yoktu. Aslında yazar geçmişimizin bizim karakterimizi nasıl ilmek ilmek ördüğünü hatırlatmış okuyucuya. Bize şekil veren yaşadıklarımız ve onlardan öğrendiklerimizdir. Geçmişi olmayan bir insan sudan çıkmış bir balık gibidir. Yani Falk hafızasını kaybettiğinde kaybettiği tek şey anıları değildi. O aynı zamanda karakterini, kişiliğini yani kendi benliğini de kaybetmişti. Ursula K. Le Guin her zamanki gibi kitabıyla okuyucuya güzel ve farkındalık yaratan bir deneyim kazandırmış.

Hainli / Ekumen Döngüsü:
1) Rocannon'un Dünyası (Yorum için tıklayınız.)
2) Sürgün Gezegeni (Yorum için tıklayınız.)  
3) Hayaller Şehri - Yanılsamalar Kenti
4) Karanlığın Sol Eli (Yorum için tıklayınız.)
5) Mülksüzler
6) Dünyaya Orman Denir (Yorum için tıklayınız.)
7) Bağışlanmanın Dört Yolu
8) Anlatış

  Bir sonraki kitapta görüşmek üzere.❤  

Devamını Oku »

29.08.2021

UNUTMA BİÇİMLERİ ~ MARC AUGÊ

 " İçinde bulunulan zamanın, şu anın ve bekleyişin tadına varmak için unutmayı bilmek gerekir; ancak unutmak bellek için de bir ihtiyaçtır: Uzak geçmişe ulaşabilmek için yakın geçmişi unutmak gerekir. "

 Unutmak aslında hem toplum için hem de birey için bir ihtiyaçtır. Unutmanın faydasını anımsamakta, bireyin ürettiği esere bilinçsizce yansıtmasında görüyor Marc Augê. Belleği küçümsemek amacıyla unutmayı övmediğini de belirtiyor ayrıca. Ancak kötü bir bellek sizi yanıltabilirken bir ânı unutup anımsarsanız ya da size çağrışımlar yaparsa daha faydalı olacağı görüşünde. Yazar bireysel ve toplumsal yaşamın en önemli kurmaca işlemcisinin unutma olduğunu savunuyor.

" Şimdiki zamanda kalmak için unutmak, ölmemek için unutmak, sadık kalmak için unutmak gerekir. "

 Afrika kabilelerindeki deneyimler ve Monte Kristo ile savını destekleyen Marc Augê, unutmanın üç figürünü de onların üzerinden anlatıyor. Nedir bu üç figür? Geriye dönme, erteleme ve yeniden başlama. Geriye dönme figürü, şimdiki zamanı ve yakın geçmişi unutarak kaybolmuş geçmişi bularak bir süreklilik sağlama amacındadır. Erteleme figürünün amacı ise şimdiyi yeniden bulmaktır. Yeniden başlama figürü geçmişi unutarak geleceği yeniden bulmak amacındadır. Sonuç olarak unutma için bütün zamanlar şimdiki zamandır.

" Aşkı ölümün etkisine terk eden şey, unutma ve gelecek takıntısıdır; çünkü, seven insan bir gün artık sevmez olacaktır ve bu onun açısından "bir tür ölüm" demektir. "

 Unutma Biçimleri bir şeyi ya da birini nasıl unutacağınızı anlatmıyor, unutma kavramını açıklıyor. Kısa ve yoğun bir kitap. Açıkçası konusu çok ilgi çekici olmasına rağmen üslup bana oldukça sıkıcı ve yorucu geldi. Hatta yazarın diğer kitaplarına da göz attım ve ilgimi çeken konuları olduğunu fark ettim, ancak üslup nedeniyle okumak konusunda kararsızım. Sanırım bir kitap daha okuyup ardından yazarın üslubuyla ilgili kararımı vereceğim.


 Bir sonraki kitapta görüşmek üzere.❤ 

Devamını Oku »

22.08.2021

BİR İDAM MAHKUMUNUN SON GÜNÜ ~ VICTOR HUGO

" Kürek mahkumiyeti yerine giyotin sehpasını, cehennem yerine hiçliği, boyunduruk yerine boynumu giyotinin bıçağına teslim etmeyi yeğlerim. "

  Kitap Fiyatı: ₺  6,30 [ 07/08/2018 ]  - Kitapyurdu      
 
 Upuzun bir önsöz karşılıyor bizi kitabın başında. Hemen ardından da Trajedi Hakkında Bir Komedi başlığıyla orijinal önsözü geliyor ve böyle toplam 41 sayfa önsözümüz oluyor. Oyunda metnin ilk baskısında adının olmadığı söyleniyor. Bu yüzden de yazarın kitabı yayınlarken çekindiğini düşünebiliriz. Önsözünde toplumun kitaba verdiği tepkiler de yazıyor ve kimse kitabı hoş karşılamamış gibi görünüyor.

 " İnsan içinde bulunduğu umutsuz koşullarda bazen bir zinciri bir saç teliyle koparabileceğini sanır. "

 Ağustosta güzel bir sabah. Mahkum böyle güzel bir günde idam cezası verilebileceğine inanmıyor ve bu yüzden de umut dolu. Ancak işler umduğu gibi gitmiyor ve idam cezası alıyor. Mahkumun psikolojisi, geride bıraktıkları, bir mahkum olarak yaşadıkları, düşünceleri gerçekçi bir şekilde metne aktarılmış. Mahkumun suçunu hiç öğrenemiyoruz, öğrendiğimiz tek şey mahkumun gerçekten suçlu olduğu. Ancak muhtemelen burada dikkatleri suçun üzerine çekmemek için suçunu hiç açıklamıyor okuyucuya. Çünkü önemli olan ya da tartışılması gereken suçu değil artık Victor Hugo'ya göre, idam cezası.

 " Bu şehirde, bu saatte ve buradan uzak olmayan bir başka sarayda, her kapısında nöbetçileri olan, sen ne kadar aşağıdaysan onun o kadar yukarıda olması dışında aranızda hiçbir fark bulunmayan ve bütün toplumun içinde senin gibi kendini farklı hisseden bir adam var. "

 Bir idam mahkumunun çaresizliğini, küçük detaylarda bulduğu umutlarını, en kötü günlerinde hatırladığı güzel anılarını, ne zaman öldürüleceğinden neredeyse emin olarak yaşamanın hissini hümanizme selam çakarak anlatmış yazar. (Ancak benim açımdan gerçek şu ki bazı suçlular hümanist yaklaşımı hiç hak etmiyor.) Bence suçun verilmemesi kitabın çok büyük bir eksikliği. Mahkum bir çocuk tacizcisi olsaydı günümüz okurlarından elde ettiği empatiyi hiçbir şekilde elde edebileceğini sanmıyorum.

" Yok ettikleri insanın bir zekası, hayata güvenen bir aklı, ölüme hazır olmayan bir ruhu olduğunu hiç düşünmemişler midir? "

 Mutlaka okunması gereken, tek solukta biten muhteşem bir kitap Bir İdam Mahkumunun Son Günü. İdam cezasının ne kadar hassas bir ceza olduğunu ve ne kadar dikkatle yaklaşılması gerektiğini anlatıyor okuyucuya. Size idam cezası almış bir mahkum olduğunu hissetiriyor Victor Hugo. İdam cezasını tartışmadan önce kesinlikle okunması gereken bir metin olduğuna inanıyorum.


 Bir sonraki kitapta görüşmek üzere.❤ 

Devamını Oku »

15.08.2021

BAŞKA DİLDE AŞK ~ MIA SHERIDAN

" Bana bakan bu güzel ve sessiz adama aşık oluyordum. Tabii çoktan olmamışsam. "

   Kitap Fiyatı: ₺  28,88 [ 04/02/2021 ]  - Kitapyurdu   

 Archer Hale çocukken boğazından vurulduğu için konuşma yetisini kaybetmiş, kasabanın utangaç ve sessiz bir bireyi. Tıpkı Tolstoy'un da söylediği gibi kasabaya bir yabancının gelişiyle Archer'ın muhteşem hikayesi başlar. Bu yabancı onun hayatını baştan aşağı değiştirecektir. Archer 23 yıl boyunca izole bir hayat yaşamış, ta ki Bree onu bulana kadar.

" Hüzün, boğucu ve klostrofobik hissettiriyordu. Kaçmaya ihtiyacım vardı. "

 Bree Prescott, yaşadığı kötü olaylardan kaçmak için ailesiyle gerçekten son kez mutlu olduğu yere, Archer'ın yaşadığı kasabaya, gider. Klasik bir şekilde Archer ile yolda birbirlerine çarpınca Bree'nin eşyaları etrafa saçılır ve Archer ona yardım eder. Burada tuhaf bir çekim hisseder Bree, ancak Archer konuş(a)madan onu bırakıp gider. 

" Bu evde nasıl sessiz olabileceğimi biliyordum. Bu evde nasıl sessiz olunacağını bilmem önemliydi. "

 Archer kendi halinde kimseyle ilgilenmeyen, uzun saçları ve sakallları ile boğazındaki yarayı saklayan silik bir gençtir. Çocukken annesini sürekli döven bir babası, üstelik öldüğü gün onun gerçek babası olmadığını öğrendiği adam, ona zorbalık eden bir kuzeni varmış. Bu kuzen aslında onun üvey erkek kardeşi. Annesi Alyssa ve amcası Connor birbirini seviyormuş ancak kavuşamamışlar. (Nedeni kitapta açıklansa da ben biraz saçma buldum doğrusu.) Bir şekilde Alyssa Connor'ın erkek kardeşiyle evlenmek zorunda kalmış. (Bu arada Connor ve diğer iki erkek kardeşi de Alyssa'ya deliler gibi aşık.🙄) 

 " Annesinden beri ona kimse şefkatle dokunmuş muydu? "

 Alyssa evlenince Connor da gidip kasabadaki zorba bir kızla evlenip kendi hayatını kurmaya başlıyor ve Travis dünyaya geliyor. Connor, Alyssa ve Archer için kendi karısı ve oğlunu geride bırakıp onlarla kaçıp gitmeye karar veriyor. (İğrenç.😖Boşanmak diye bir şey duymamışlar mı yani? Hadi karını bırakıyorsun da çocuğunu bırakıp gitmeye yüreğin nasıl elveriyor??? Ayrıca Alyssa nasıl bir insan da bir çocuğun babasını alıp gitmekte sakınca görmüyor???) Hale ailesi aynı zamanda kasabanın da sahibi olduğu için Connor ve kardeşleri ölünce kasaba Connor'ın zorba karısı Victoria'nın eline geçiyor.

" En kötüsü ise kalbimin her bir parçasıyla, kırılmış, değersiz hissettiren kısımlarıyla bile onu şiddetle sevdiğimi bilmemdi. Belki de en çok o kısımlarımla. "

 Bree'nin babası sağır olduğu için Bree işaret dili biliyor. Archer da, kimseyle konuşmamasına rağmen, kitaplardan işaret dili öğrenmiş. (Bu arada Archer inanılmaz zeki.) İlk karşılaşmalarından sonra Bree takıntılı bir sapık gibi etrafta Archer hakkında sorular sormaya ve onu araştırmaya başlıyor.😁 Bu arada bir de Archer'a zorbalık yapan Travis ile bir randevuya çıkıyor ancak ilişkileri ilerlemese de Travis kızın peşini bırakmıyor. Sonradan öğreniyoruz ki kızımızın en yakın arkadaşlarından birisi de ona aşıkmış ve sonra oturup düşünüyoruz: Bu kızın peşinde neden bu kadar çok erkek var?🤔

 " Uzun bir süre öylece durup kendimi ufacık hissederken Bree'nin gittiğini hayal ederek nasıl nefes alacağımı hatırlamaya çalışıyordum. "

 Biraz pembe dizi tadında bir hikayesi var. Archer'aa dair çok küçük ve tatlı detaylar verilmesi hoşuma gitti. Ancak anlatım biraz basit geldi bana. Belki biraz daha özenli olsa ve dram katmak için abartılan geçmiş hikayeleri bir gözden geçirilse çok güzel ve farklı bir kitap olabilirmiş. Hikaye o kadar karmaşıktı ki anlatım basit kalmış. Bu haliyle de fena bir kitap değil doğrusu, tatlı bir aşk hikayesi olarak okunabilir. 

 

 Bir sonraki kitapta görüşmek üzere.❤ 

Devamını Oku »

8.08.2021

HİÇBİR ŞEY BİZİ BİR ARADA TUTAMAZ (DEDİKODUCU KIZ 08) ~ CECİLY VON ZİEGESAR

 Mayıs ayı neredeyse bitmiş, haziran ayı kapıya dayanmıştır. Mezuniyet kapıda! Akıllardaki en büyük soru ise: Mezuniyet töreninde kim konuşmacı olacak?

" Elinden geleni yapmıştı. Kaderi başka bir insanın ellerindeydi. "

 Riverside Prep'in (erkeklerin okulu) tek konuşmacı adayı Daniel Humphrey iken Constance Billard'da (kızların okulu) işler biraz daha karışık. Serena ve Blair yine Serena'nın istemediği bir çekişmenin içinde.

" Bir elbise satın almak gibi yapılması gereken çok daha önemli işler varken neden o ikisinden nefret ederek boşa zaman harcayacaktı ki? "

Blair yeni çiftimiz Serena ve Nate'e çok çok çok kızgın. Nate ise iyice uyuşturucuya bağımlı olmuş. Serena ve Nate de sırf Blair onları yakaladığı için sevgili oldukları halde aralarındakinin anlamsız bir şey olmadığını ispatlamak istiyor. Çünkü ikisi de Blair'i anlamsız bir şey için incitmeyecekelerini göstermek istiyor. Oysa gerçekte ilişkileri pek de iyi gitmiyor.

" Bir kez olsun neden başkaları onu kurtarmıyordu? "

 Blair, Brooklyn'deki hayatından sıkılıyor ve Vanessa ile olan dairesinden taşınıp Yale Kulüp'te kalmaya başlıyor. Yale'den yeni mezun olan ve Prenses Diana'nın cenazesine bile katılmış olan Lord Marcus Beaton-Rhodes ile de burada tanışıyor. Lord Marcus onu biraz da olsa sürekli olarak Nate ve Serena'nın ilişkisini düşünmekten uzaklaştırıyor ve Blair'e hayallerinin gerçek olma ümidini veriyor.

" Oysa Jenny şimdi işte orada oturmuş, babasının elinden tutuyor, aslında seneye kendisine neler olacağını merak etmesine rağmen tamamen sakin ve akli dengesi yerindeymiş gibi görünmeye çalışıyordu. "

 Jenny, bütün bunlar olurken bir sonraki yıl gitmek için bir yatılı okul arıyor. Çünkü bir yatılı okula giderse, özellikle de Serena'nın eski okulu olan Hanover Akademi'ye, tıpkı Serena gibi daha havalı olabileceğini düşünüyor. Bu sırada her zaman başarılı olan abisi Dan ise Vanessa'nın Aaron'ı aldatmasına yardımcı oluyor ve Vanessa için olan aşkıyla kendi geleceği hakkında kötü bir karar alıyor.

" Chuck her daim bir pislik olacaktı ve ona tahammül etmesinin tek nedeni o, Blair ve geri kalan takım üyelerinin hepsinin Yetmiş Yedinci Cadde'deki Lenox Hill Hastanesi'nde doğmuş olması ve birlikte dans okullarına gidip yazları aileleriyle birlikte tatile çıkmalarıydı. "

 Kitabın sonuna geldiğimde ben hala Chuck'ın ne zaman (dizideki gibi) olumlu bir gelişme göstereceğini merak ediyorduö. Dizide en sevdiğim karakter olan Chuck'ın kitaplarda fazla yer almaması ve rahatsız edici bir karakter olması beni üzüyor.😓 Sabırla bekliyorum ancak dizi ve kitap arasındaki farklılıkları düşününce belki de kitaptaki Chuck hiçbir zaman değişmeyecek ve hiçbir zaman Blair ile büyük bir aşk yaşamayacak...

1-Dedikoducu Kız (Yorum için tıklayınız.)
2-Beni Sevdiğini Biliyorsun (Yorum için tıklayınız.)
3-Tek İstediğim Her Şey (Yorum için tıklayınız.)
4-Çünkü Ben Buna Değerim (Yorum için tıklayınız.)
5-Ben Böyle Severim (Yorum için tıklayınız.)
6-İstediğim Sensin (Yorum için tıklayınız.)
7-Kimse Daha İyisini Yapamaz (Yorum için tıklayınız.)
8-Hiçbir Şey Bizi Bir Arada Tutamaz (Yorum için tıklayınız.)
9-Anca Rüyanda Görürsün
10-Sana Hiç Yalan Söyler Miyim?
11-Sakın Beni Unutma
12-O Sen Olmalıydın
13-Seni Daima Seveceğim  

 

 Bir sonraki kitapta görüşmek üzere.❤ 




" Beni sevdiğinizi biliyorsunuz. "

 

Devamını Oku »

1.08.2021

EN ÇOK BENİ SEV ~ JULIA QUINN

 Bridgertonların ikinci sezonu Netflix'te çıkmadan ikinci kitabı okudum ve yazmak için buraya koştum! En Çok Beni Sev, Bridgertonların en büyüğü olan Vikont Anthony Bridgerton ile Bayan Kate Sheffield'ın hikayesini anlatıyor. 

" Ölüm tek başına bir adamı korkutamazdı. Eğer biri dünyadaki bağlarından kaçınmayı başarabilirse ebedi hayatta ona korku verebilecek hiçbir şey olmazdı. "

 Yıl 1814. 28 yaşındaki Anthony, hayran olduğu babası ve amcası gibi genç yaşta öleceğinden emin olduğu için bir varis edinmek amacıyla evlenmeye karar veriyor. (Çünkü, nasıl bir mantıksa, kendisini Bridgertonların çoğalmasından mesul görüyor!😳) Üstelik gelin adayını da seçmiş: Edwina Sheffield. Edwina, 17 yaşında sarı saçları ve mavi gözleriyle dünya güzeli ve tabiki de sezonun yıldızı. Edwina'nın hayranları çok ancak 21 yaşındaki ablası Kate kahverengi saçları ve gözleri ile onun yanında sönük kalıyor. Ve böylece benim de sonunda dünyalar güzeli olmayan bir kadın başkarakterim oluyor!💃💃

"Sizi temin ederim ki kardeşimin mutluluğunu hafife almıyorum."

Maddi durumları nedeniyle daha önce Londra'ya gelip Kate'in takdimi yapılmamış. 21 yaşında evde kalmış sayıldığı ve Edwina'nın yanında da görmezden kolaylıkla gelindiği için o da kız kardeşinin iyi bir evlilik yapması için uğraşmanın daha faydalı olacağını düşünüyor.   

" Bir anda vikontun varlığı fazla gelmişti. Bir başkasına ait olduğu fikri acı vericiydi. "

 Anthony'nin eşinde aradığı üç kriter var:
1) Çekicilik,
2) Zeka,
3) Onun ASLA aşık olmayacağı bir kadın olması.

Edwina Sheffield bu üç kriteri de karşılıyor. Bu yüzden de Anthony güzeller güzeli Edwina'nın peşine düşüyor. Ancak Edwina'nın da evleneceği erkekte aradığı bir kriter var: Ablası Kate'in onayını alması. İşler tam olarak bu noktada sarpa sarıyor.

 " Anthony tehditkar bir tavırla öne doğru eğildi. "Görgü tanıklarımız var."
"Şu anda hayatınızı koruyan tek şey de bu zaten." "

 Kate diğer kadınların aksine Anthony'nin uygun bir eş adayı olmadığını düşünüyor. Onun çapkınlıkları dillere destan olmuşken nasıl aksini düşünebilir ki? Kate'e o kadar kaba bir şekilde davranıyor ki gerçekten Kate'in ona nasıl bir şeyler hissetmeye başladığını anlayamadım. Üstelik Anthony ilk hatasını da Kate ile tanıştıkları anda Kate'e, Kate'i kız kardeşi ile kıyaslayarak iltifat ettiğinde yapıyor. (Ki bu mazur görülebilir ama yaptığı en az incitici olan şey bu.) Anthony, aslında Kate'e olan hislerinin öfkesini Kate'ten çıkarıyor.

" Kate elindeki çiçekle bir süre daha oyalandıktan sonra, "Bunu koparmamalıydınız," dedi.
"Sizin de bir laleniz olmalıydı." Vikont mantıklı bir biçimde konuşuyordu. "Tüm çiçeklerin Edwina'ya gelmesi haksızlık." "

 Edwina ile evlenmek için onayını almak dışında hiçbir erkek Kate ile ilgilenmiyor. Kate de bu yüzden evlenebileceğini düşünmüyor. Bu nedenle de kendisi için uygun talipler bulmak yerine Edwina'nın taliplerini tanımaya çalışıyor. Onun baş edemediği tek talip ise Anthony Bridgerton.

" "Seni sevmek istememiştim," diye fısıldadı Anthony. " 

 Zeki ve fazla güzel olmayan bir kadın karaktere rastlamak ne kadar da zor biliyor musunuz? Kate benim için bu yüzden kıymetli bir karakter. Yaşadıkları ve hisleri o kadar güzel anlatılmış ki... Sürekli geri planda kaldığı ve Anthony ile olan evliliğinin başlangıcı nedeniyle olan kuşkuları çok yerinde ve iyi bir şekilde ifade edilmiş. Anthony'ye bayılmadım, onu rahatsız edici bile buldum. O kadar kabaydı ki Kate'e karşı, gerçekten Kate nesine aşık oldu anlayamadım. Ancak kitap güzel ve türü içinde farklıydı. 

 " Cemiyetin en inatçı bekarı, bir arı tarafından bertaraf edildi. "

 Kitabın konusunu, olayların çözülüşünü sevdim. Kate'in köpeği Newton ile üvey annesi Mary'nin ilişkisinin Anthony ile Kate'in ilişkisinin bir kopyası olmasına bayıldım! Bridgertonlar serisinin en sevdiğim kitabı En Çok Beni Sev olabilir gibi duruyor şimdilik. Dramatik olaylar yaşamış olan iki insanın bir araya gelişi eğlenceli bir şekilde anlatılmış. Tarihi aşk kitabı sevenlere şiddetle tavsiye edilir!

Bridgerton Serisi
1) Yüreğe Söz Geçmiyor (Yorum yazısı için tıklayınız.)
2) En Çok Beni Sev (Yorum yazısı için tıklayınız.)
3) Son Söz Aşkın (Yorum yazısı için tıklayınız.)
4) Rüyalar Gerçek Olsa (Yorum yazısı için tıklayınız.)
5) Sonsuz Sevgilerimle (Yorum yazısı için tıklayınız.)
6) Sana Muhtacım (Yorum yazısı için tıklayınız.)
7) Öpüşünde Saklı (Yorum yazısı için tıklayınız.)
8) Biz Evleniyoruz (Yorum yazısı için tıklayınız.)
9) The Bridgertons: Happily After All
10) The Further Observations of Lady Whistledown
11) Lady Whistledown Strikes Back


 Bir sonraki kitapta görüşmek üzere.❤ 

Devamını Oku »

3.04.2021

DÖVÜŞ KULÜBÜ ~ CHUCK PALAHNIUK

 " "Ancak her şeyini kaybettikten sonra" diyor Tyler, "canının istediğini yapmakta özgür olursun." "

 Dövüş Kulübü, kapitalizme karşı duruşuyla kapitalist dünyanın en popüler ürünlerinden biri haline dönüşmüş bir yapıttır. Önce kitap haliyle okuyucuya sunulmuş, ardından filmi çekilip popüler bir ürüne dönüşmüş ve defterleri, tişörtleri vs sunulmuş tüketiciye. Böylece karşı durduğu kapitalist kültürün içinde bir ürün olmuş. 

" Bütün umutlarınızı kaybetmek özgürlüktü. "

 Filmde Edward Norton olan ama kitapta adını öğrenemediğimiz karakterimiz 2 yıl önce uyuyamadığında psikoloğunun seninki de dert mi tavrından sonra gerçek dert neymiş öğrenmek için dayanışma gruplarına gitmeye başlıyor. Bir de bakıyor ki artık uyku sorunu yaşamıyor. Her gün için bir dayanışma grubuna gidiyor ve ağlıyor iki yıldır. Ölüm düşüncesi uykusunu getiriyor ve onu rahatlatıyor. Sonra bir gün erbezi kanseri dayanışma grubunda Marla ile tanışıyor. Marla da onun gibi bütün dayanışma gruplarına gidiyor ve karakterimiz onun bakışları altında ağlayamıyor. 

"  Sevdiğimiz insanlar hakkında bilmek istemediğimiz o kadar çok şey var ki. "

 Kendimiz hakkında bile bilmediğimiz o kadar çok şey var ki... Tyler ile çıplaklar plajında tanışıyorlar ve iş seyahatindeyken nedeni belirsiz bir nedenle evi patlama ile yok oluyor. O güne kadar özenle aldığı eşyaları, döşediği evi yok oluyor bir anda. Patlamadan sonra da Tyler'ın yanına taşınıyor ve yakınlaşmaya başlıyorlar. Tyler daha uçlarda yaşayan haylaz bir karakter. Kapitalizmin kozasından kurtulmaya çalışıyor bir nevi. Bu uğurda da kitlesel hareketler başlatıyor.

" Marla'nın hayat felsefesi, bana söylediğine göre, ölmeye her an hazır oluşu. Marla'nın hayatındaki trajedi ise ölmüyor oluşu. "

 Marla Singer topluma uyum sağlamayı beceremeyen bir genç kadın. İntihar etme girişiminde bulunduğunda Tyler'ın onu kurtarmasıyla iyice dahil oluyor karakterimizin hayatına. Çünkü o geceden sonra Marla, Tyler'ın sevgilisi oluyor.

" Bu noktada, Tyler'ın benim rüyam olmadığından emin olamıyorum.
 Ya da belki, ben onun rüyasıyım. "

          < Kitabı okumadıysanız ya da mucizevi bir şekilde filmi izlemediyseniz, SPOILER >         
 Tyler ve adsız karakterimizin aynı kişi olduğuna dair kırıntılar kitabın her yerine bırakılmış. Eğer filmi izlememiş olsaydım da adsız karakterimizden önce durumu anlar mıydım? Kesinlikle. İlk dikkatimi çeken şey de Tyler'ın yaptıklarıyla ilgili bildiği detaylar. Hatta 25. sayfada şöyle bir cümlesi de var: Bunu biliyorum; çünkü Tyler Durden biliyor.Yani daha en başından ipuçları bırakılmış okuyucuya. Marla ve Tyler'ı asla aynı odada görmüyor, Tyler kendisinden kimseye bahsetmemesini istiyor vs. 

" Hangisi daha kötü, cehennem mi, hiçlik? "

 Tyler, adsız karakterimizin sıkıldığı kusursuz dünyasından bir çıkış yolu. Onun aykırı karakteri tüketim toplumuna bir isyan aslında. Ancak yine kapitalizmin "kucaklayıcı" politikası ile bu isyan da bir ürüne dönüştürülmüş. Kapitalizm, ondan nefret edenleri bile sarmalayan, onlar için bile satacak bir ürün üretir. Yani aldığınız o dövüş kulübü posteri, defteri, tişörtü vs aslında tam olarak da kitapta kaçınılmak istenen durum. 

" "Biz tarihin ortanca çocuklarıyız. Bizi bir gün milyoner olacağımıza, film yıldızı, rock yıldızı olacağımıza inandıran televizyon programlarıyla büyüdük; ama bunların hiçbirini olamayacağız. Ve bu gerçek kafamıza ancak dank ediyor" diyor Tyler. "O yüzden bize karşı dikkatli ol." "

  Bende çoğu insan gibi ilk önce filmi izleyenlerdenim. Zaten filmi izlememiş olmak gerçekten bir mucize. Filme bayılmıştım. Kitabı da çok sevdim, hatta tabiki filmden daha çok. Adsız bir karakter ve onun kafa karşıklılıkları çok güzel anlatılmış. Karakterin adsız olması bile bir onun sıradan, ortalama bir vatandaş olmasına vurguydu diyebilirim. Yani yazarın bu karakterin adı olmasın, dikkat çeker diyerek yazdığını düşünmüyorum. Film mi kitap mı derseniz, her ikiside derim. Yani toplumsal eleştirilere sahip bir kitap arıyorsanız filmi izlediyseniz bile okuyun.


 Bir sonraki kitapta görüşmek üzere.❤ 



Devamını Oku »

13.03.2021

SPARROW ~ L. J. SHEN

  Kitap Fiyatı: ₺  17,19 [ 04/02/2021 ]  - Kitapyurdu   

 Aşktan çok Stockholm sendromunun anlatıldığına inandığım bir kitapla karşınızdayım bugün: Sparrow. Başkarakterlerimiz psikopat bir erkek ve sıradan bir kız (ya da belki de kurban demek daha olur). Cinayet, adam kaçırma, alıkoyma, zorla evlilik, aldatma her şey var bu kitapta. 

"Troy Brennan'ın sosyopat olduğu doğruydu, üstelik dünyayla başa çıkarken doğasını gizleme veya maske takma gereği de duymuyordu."

Türk Dil Kurumu’na göre sosyopat, psikolojik bozukluk sebebiyle karşısındakinin düşünce veya duygularını anlama yetisinden yoksun kişi demek. Troy Brennan için bu tanımlama yetersiz kalıyor. Kendisi tam bir ruh hastası ve manipülatör. Lakabı Tamirci olan Troy, mafya değil ama babası mafyaymış. Şimdilerde Troy zengin insanların arkasını toplayarak (politikacıların uyuşturucu bağımlısı oğullarını arındırmak vs gibi) para kazanıyor. 

"Ufak bir esintiden, bir hayaletten farkım yoktu. Onun için bir hiçtim."

 Sparrow Raynes; annesi küçükken onu terk edip gitmiş, babası ise bir alkolik olan Sparrow sessiz sakin bir hayata sahip. Ta ki psikopat olan başkarakter Troy onu kaçırana kadar. Çocukken Sparrow'un babası, Troy'un babası için çalışıyormuş ama çocuklarının pek bir iletişimi yokmuş. Sonra bir anda Sparrow'u kaçırıp evleneceklerini söylemiş. Kızcağız da babasının onayı, Troy'un korkutucu ünü derken bu evliliği kabullenmek zorunda kalıyor. Zaten işler de nikahtan sonra sarpa sarıyor.

" "Sana mutsuz olman için gerçek bir sebep vermeden önce mutluymuş gibi yap." "

 Metresinin karısına yani Sparrow'a hediye gönderdiğini söylerek bir düğün hediyesi veriyor Troy. Burada zaten benim için Troy Brennan karakteri bitiyor ve kızın ondan ayrıldığı bir son istemeye başlıyorum. Metresi de kopamadığı eski sevgilisi bu arada.🤢 Buralar benim kitabın puanlarını düşürmeye başladığım yerler. Yani böyle bir adam kitabın sonunda kızı sevse n'olur sevmese n'olur? Böyle sevgi olmaz olsun.

"Troy'la bir ömür geçirmek savaş suçlularına verilmesi gereken bir cezaydı çünkü."

 Peki Sparrow bu adama nasıl aşık oldu? Hiç anlamadım, bana sormayın. 😂 Çirkin olduğuna inanan, Troy'un da bir çocuk olduğunu düşündüğü ve aşağıladığı metresinin bile onu aşağılamasına izin verdiği karısı Sparrow'un zorlu bir geçmişi var ama Troy ile iken bu geçmişten pek etkilendiğini söyleyemem. Ki sırf üzerinden 13 yıl geçti diye unutulacak şeyler de değil. Troy'un Sparrow'dan etkilenmesinin tek nedeni onun sözleri, ona cevap verebiliyor olması. Çünkü bunu yapabilen pek kişi yok. Ondan hoşlanmaya başlasa da hala rahatsız edici tavırlarına devam ediyor Troy. Sürekli metresi ile karısını kıyaslaması, metresinin annesini evinde çalıştırması... Gerçekten hastalıklı ilişkilerle dolu hastalıklı bir kitap yani. Zaten aralarındaki duygusal çekimden çok fiziksel çekimin ön plandaydı.

"Sesi, sanki birbirimizi çok daha yakınken tanıyormuşuz gibi tembeldi ve bu, benim inanmayı her şeyden çok istediğim bir yalandı."

 Ve sonunda birbirlerine 'aşık' (🤢) olan Sparrow ve Troy'un kavuşması da sürüncemeli oluyor ama sonunda kız adama geri dönüyor. Sparrow geri döndü de metres ve tek aşık olduğu eski sevgilisi olan kız hayatlarından çıktı mı? HAYIR. Sonuç olarak kitabın ne kendisi ne de sonu beni tatmin etmedi. Ve böyle hastalıklı ilişkilerle dolu bir kitabın kapağının da melek temalı olması kötü bir şaka gibiydi.🙄 Kapağına bakıp fantastik bir kitap olduğunu sanıp alanlar olmuştur diye düşünüyorum açıkçası. Kısacası Sparrow okumanızı tavsiye etmediğim bir kitap diyebilirim ama tabi tercih sizin. Stockholm sendromu ile ilgili bir kitap arıyorsanız eğer, buldunuz! 😂

 Bir sonraki kitapta görüşmek üzere.❤ 

Devamını Oku »

6.03.2021

WILLOUGHBY AİLESİ ~ LOIS LOWRY

 Çocukların okuyup okumaması gerektiğine henüz karar veremediğim sevimli ama dramatik bir kitap Willoughby Ailesi. En büyük çocuk olan Timothy 12 yaşında, anne-babalarının farklı isimler bile koymaya zahmet etmediği için hem ikiz hem de adaş olan 10 yaşındaki Barnabyler (kendi aralarında onları ayırt etmek için Barnaby A ve Barnaby B olarak sesleniyorlar) ve 6,5 yaşındaki Jane, anne ve babalarıyla şehirde uzun, ince bir evde yaşıyorlar. 

"Willoughby ebeveynleri çocukları olduğunu sık sık unutur ve  hatırlatıldıklarında da bu gerçek canlarını çok sıkardı."

İkizler annelerinin onlara çok gördüğü bir kazağı günlere bölüşerek birlikte giyiyor. Kadın kedilerine kazak örüyor ama ikizlere örmüyor.🥺 Bankacı babaları ve umursamaz anneleri ile yaşamaya çalışan dört kardeş anne babalarının onlardan kurtulmak istediğini fark ettiklerinde işler değişiyor. Ve anne babaları çocuklarında da onlardan kurtulmaya karar verdiğini bilmiyor.

" "Biz, Ruhsuz Umursamaz Tehlikeli ve Hain Willoughby kardeşleriz." "

 Tim, Kötü Emeller Seyahat Acentesi'nin broşürünü posta kutularına bırakarak anne-babalarının aklına tehlikeli bir tatil fikrini sokuyor. Bay ve Bayan W illoughby çocukların başlarına bir dadı bırakıp tatile çıkıyor ve evlerini de satışa çıkarıyorlar. Çocuklar evin satılmaması için ellerinden geleni yaparken, anne-babaları da timsahlarla, uçak kazalarıyla mücadele ediyor.

"Sefaletin her zaman parayla bir ilgisi yoktur. İnsanlar üzgün olduklarında da sefalete düşebilirler. Ve Kumandan Melanoff çok üzgündü."

 Bir gün kapılarının eşiğine bırakılmış bir bebek buluyor Willoughby kardeşler. Ancak anneleri onu tekrar sokağa bırakmalarını isteyince Kumandan Melanoff'un malikanesinin önüne bırakıp evlerine dönüyorlar. Kumandan Melanoff karısı ve çocuğunu yıllar önce kaybetmiş umutsuz ve mutsuz bir adam. Adeta hayattan vazgeçmiş. Kapısına bırakılan bu bebek onun hayata yeniden dönmesini sağlıyor. Hayırseverliği sayesinde de Willoughby kardeşler ve dadıyla yolları bir kez daha kesişiyor ve herkesin hayatları değişiyor.


 Sevimli ve tatlı bir kitap. Ancak çocuklar için çok uygun olduğunu düşünmüyorum. Klasik çocuk masallarının gerçekçiliği ve benzerlikleri ile derdi olan, onlarla dalga geçen bir hikaye. The Willougbyhs Return adıyla ikinci bir kitabı daha var Willoughby kardeşlerin. Ancak dilimize çevirisi yok. Onu da okumak isterim açıkçası.

 Willougby Ailesi'ni ilk önce Netflix'te izledim ben. Daha sonra araştırdığımda bir kitabı olduğunu da öğrendim ve öyle alıp okudum. Filmi de çok sevmiştim, kitabı da çok sevdim. Filmini de izlemenizi tavsiye ederim yani. 

 

 Bir sonraki kitapta görüşmek üzere.❤ 
Devamını Oku »

27.02.2021

BİR ALIŞVERİŞKOLİĞİN İTİRAFLARI ~ SOPHIE KINSELLA

   Kitap Fiyatı: ₺ 5 [ 28/09/2019 ]  - NadirKitap   

 

 Alışverişkolik serisi! Kapitalizm Rebecca Bloomwood'un hayatını ele geçirmiş. Ve böylece 9 kitaplık bir serinin de yolu açılmış. Bu seri ile ilgili şöyle bir durum var: Bir Alışverişkoliğin İtirafları ve Alışverişkolik ve Pembe Dünyası aynı kitap, orijinal kitap isimleri dahi farklı olsa da. Ben maalesef orijinal isimleri farklı olduğu için iki farklı kitap sandım ve ikisini de aldım ama okumaya başladığımda ikinci kitabı da şöyle bir karıştırayım dedim ve fark ettim ki ikisi aynı kitap. Bu bilgileri göz önünde bulundurarak seri sıralamasını veriyorum.

 

 

Alışverişkolik Serisi

1) Bir Alışverişkoliğin İtirafları ya da Alışverişkolik ve Pembe Dünyası
2) Alışverişkolik ve Amerika Rüyası ya da Alışverişkolik Yurtdışında
3) Alışverişkolik ve Evlilik
4) Alışverişkolik ve Ablası
5) Alışverişkolik ve Bebeği
6) Mini Alışverişkolik 
7) Alışverişkolik Yıldızlar Arasında
8) Alışverişkolik Takipte
9) Christmas Shopaholic (Çevirisi yok.)

"Kalbim, yüzde elli indirim etiketi gördüğümde attığı kadar asla atmıyor."

 
 Her şey bir kredi kartı ekstresi ile başlıyor, yüklü bir kredi kartı ekstresi. Bir ekonomi dergisinde gazeteci olan Rebecca (kısaca Becky) Bloomwood'un başı kredi kartları ile dertte. Uçan kuşa borcu olan 24 yaşında alışveriş yaptığında dünyası güzelleşen sevimli bir kadın Becky. Birlikte yaşadığı en yakın arkadaşı Suze da ondan geri kalmıyor ama Becky annesine aldığı şeylerin fiyatlarının sadece üçte birini söylerken Suze'un hiç böyle bir problemi olmamış. (Kızın kuzeni en zengin bekarlardan biri olarak dergilere çıkıyor, siz düşünün yani.) 
 

" "Arkadaşlar birbirine saygılı davranır. Ama sen bana saygı duymuyorsun değil mi? Sana göre ben bir şakayım. Hiçbir şeyim. Eh..." Yutkunuyorum. "Eh, öyle değilim." "

 
 Hemen yukarıdaki alıntı kitabın en sevdiğim bölümü oldu. Peki Becky bu sözleri kime söylüyor? Bir iletişim firmasının sahibi olan Luke Brandon'a. Luke, kalbimizi biraz kıran ilgi çekici beyefendi. Aynı zamanda Becky'nin de hoşlandığı bey. Ah, bu arada... Luke, Becky'nin en yakın arkadaşı Suze'u işten kovmuş zamanında. (Bence bu sevimli bir detaydı.😂) 

"Hayatımın geri kalanı için planım var mı? Pek sayılmaz."

 
 Mart ayında Noel alışverişi yapacak kadar kendini kaybetmiş durumda Becky. Bir sürü bankaya borcu var ve onlardan sürekli kaçıyor. Sorunlarıyla asla yüzleşmiyor. Şöyle söyleyeyim; anne-babasının evine gittiğinde Derek Smeath adında bir bankacı ararsa onlara yerini asla söylememesini çünkü adamın kendisini takip eden birisi olduğunu söyleyecek kadar ileri gidiyor. Yani yalan kızımızın ağzına yuva yapmış desem yeri. Ama bazen de öyle bir dürüst oluyor ki, bravo dedirtiyor insana. 
 

 "Buraya ait değilim, yığınla tozlu basın toplantısı notları ve içleri geçmiş kişiler hakkında bilgisayar tuşlarına basmak bana hitap etmiyor."

 
Çok borca girdiği için babasının her zaman sunduğu iki seçenekten birini yapmaya başlıyor: Kısıntı yap. Ancak bunu beceremeyince öteki seçeneğe yöneliyor: Daha çok para kazan. Aslında hayatını yoluna sokmaya çalışan komik bir kız Becky. Hayalinde bir magazin dergisinde çalışmak varken finans dergisinde çalışıyor ve elindekilerle mutlu olmaya çalışıyor. Başkalarının onu olduğu yerde bırakıp hayatlarını ilerlettiğini fark ettiğinde de içine kapanıyor. Ve bir yerden sonra şansın da yardımıyla farkında olmadan hayatını düzene sokmaya başlıyor.
 

"İşte birden, orada, annemlerin bahçesinde dururken hayatımın en dibine vurduğumu hissediyorum."

 
 Kitabı okurken aklımda en çok dolaşan sorulardan birisi şuydu: Neden kız kendini sürekli utandırmak zorunda? Tamam, karakteri tam olarak oturmamış, biraz şaşkın, biraz sevimli bir karakter ama sürekli kendi kendini rezil edemez yani. Kitapta beni rahatsız eden bir noktaydı bu. Onun dışında kitap fena değil. Herkes  bu seriyi çok sevmiş ama açıkçası ben Numaran Bende Var (yorum için tıklayın) kitabını daha çok sevmiştim. O tadı bulamadım. Ama okunur mu derseniz, okunur derim. 
 
Rebecca Bloomwood'un Banka ile Baş Etme Yöntemleri:
1) Bacağınızın kırıldığını söyleyin.
2) Var olmayan köpeğinizin öldüğünü söyleyin.
3) Telefonu yüzlerine kapatın.
4) Öpüşme hastalığı kaptığınızı söyleyin.
5) İmzasız çek gönderin.
6) Var olmayan teyzenizin öldüğünü söyleyin.
7) Yanlış tarihli çek yazın.
 
 
 2009 yılında filmi de çıkmış bir kitap Bir Alışverişkoliğin İtirafları. Kitaptan edindiğim izlenim ile filmin eğlenceli olacağını düşünüp izlemek istedim. Ama film kitaptan sadece esinlenildiği ile kalmış diyebilirim. Saçma sapan değişiklikler yaparak kitabı harcamışlar resmen. En başında kız ekonomi gazetesinde değil bahçecilik temalı bir dergide çalışıyor ve sonra finans gazetesinde Luke'un yanında işe giriyor. O andan sonra zaten filmi atlayarak 10 dk içinde bitirdim. Görmeyi çok istediğim bavul sahnesini bile yok etmişler. IMBD 5,9 vermiş zaten. Filmin seveni var mı? Var. Ama ben onlardan biri değilim. Belki kitabı önce okumasaydım sevebilirdim.

 
 Bir sonraki kitapta görüşmek üzere.❤ 
Devamını Oku »

19.02.2021

SAHTE BALAYI ~ CHRISTINA LAUREN

  Kitap Fiyatı: ₺  23,10 [ 04/02/2021 ]  - Kitapyurdu    

 Christina Lauren tarafından yazılan bir romantik komedi kitabı Sahte Balayı. Bilmeyenler için (benim gibi) hemen söyleyeyim Christina ve Lauren iki farklı kişi aslında. Christina Hobbs ve Lauren Billings birlikte yazan iki yakın arkadaş. (Alın bu bilgiyle yaşayın.😁)

"Ne düşündüğümün bir önemi yoktu, herkesin gözünde karamsarın tekiydim."

 Amelia (kısaca Ami) ve Olive (evet, bildiğiniz Zeytin 😂) Torres tek yumurta ikizleri. Yani dış görünüşleri tıpatıp aynı, karakterleri ve hayatlarının aksine. Olive'in sözleriyle kız kardeşini tanımlayacak olursak Ami dört yapraklı bir yonca. Oysa İkizi ilgi odağı olurken hep kenara çekilen   Olive ise ev arkadaşı aniden evden taşındıktan bir gün sonra işten çıkarılmış ve 2 aydır iş arayan bahtsız bedevi bir kız. Ethan ise karizmatik, yakışıklı ve zeki bir adam.

"Bineceğimiz uçağı gördün mü? Kendi uçak yakıtımızı yanımızda getirmemizi istemedikleri için şanslıyız."

 Ami'nin neredeyse her şeyi (gelinliğini bile!) bedavaya getirdiği düğünü ile başlıyor kitap. Damadımız Dane Thomas. Ami'nin baş nedimesi ikizi Olive, Dane'in sağdıcı ise abisi Ethan. Olive ve Ethan birbirinden nefret ediyor demeyelim de yıldızları barışık değil diyelim.😜 Olive alerjisi, Ethan ise titizliği yüzünden düğündeki açık büfe deniz mahsüllerinden yemiyor. Onların dışındaki herkes açık büfenin azizliğine uğrayıp kusmaya başlıyor, hem de tam Olive konuşmasını yaparken! Kötü şans!😖 Ami ve Dane sağlam kalanlar oldukları için Olive ve Ethan'ı kendi (bedava) balayı tatillerine gönderiyor ve maceramız böyle başlıyor.

 Tam Sally Thorne hayranlarına göre bir kitap olduğunu söyleyen birkaç yorum sonrasında kitabı alıp okumaya karar vermiştim. Ancak bana kalırsa bu yorumlar biraz yanıltıcı. Yani sanırım okuyucunun (yani benim😅) çıtayı yükseğe koymasına neden oluyor. Açıkçası kitap öyle komik böyle eğlenceli diyebileceğim bir kitap değildi. Komik mi? Evet, yani. Eğlenceli mi? Evet. Zeki esprileri var mı? Var. Ama okumazsam olmaz mı? Hayır. Yani beklediğim kadar komik ve eğlenceli gelmedi. Kesinlikle vasat da diyemem ama okuyacaksanız siz yine de çıtayı çok yukarıda tutmayın. Özellikle de Sally Thorne ile kıyaslamayın.🙅

 Bana kalırsa Olive'in karakter olarak bazı eksik duyguları var. Yani çok öfkelendiği bir şeyi 1 saat sonra unutuveriyor. Oysa Ethan'a üç yıl önceki tek bir hareketi yüzünden kin güden bir kadın Olive. Yeterince öfkeli kalamıyor ve bu da karakterini gerçeklikten uzaklaştırıyor. Çünkü onu en başta öyle bir anda her şeyi unutacak biri gibi yazmamışlar. Karakter gelişimi olarak düşünülebilir mi? Hayır, çünkü üç yıl önceki olay sürekli aklında dönüyor ve bir gecede de kimse öyle bir karakter gelişimi yaşamaz, özellikle 30 yaşını geçmiş biriyse. Bunların dışında okunur mu? Okunur. Hoş diyebileceğim bir kitaptı.Ayrıca iç ön ve arka kapak tasarımları çok hoşuma gitti! (Zaten Yabancı Yayınları kapak tasarımı konusunda baya iyi.)😍😍


 Bir sonraki kitapta görüşmek üzere.❤ 

Devamını Oku »

12.02.2021

KİMSİN SEN? ~ LİSA GARDNER


 Yıllar sonra gelen Dedektif D.D. Warren serisinin 9. kitabı ile karşınızdayım! Aradaki iki kısa hikayenin çevirisi hala yok ve çok büyük ihtimal hiçbir zaman da gelmeyecek.🥺 Ayrıca Lisa Gardner kitaplarının kapak tasarımları yenilenip tekrar basıma girdi. Belki başka kitapların da geleceğinin habercisidir, kim bilir?(Lütfen öyle olsun, lütfen, lütfen, lütfen!)😊😊

 

 

"Bu adamın ilk hatası, kızınsa ilk zaferiydi."

 Etkileyici, tüyleri diken diken eden ve yazarın amacına ulaşarak okuyucunun midesini bulandıran bir başlangıcı var kitabın. Ben ki suç romanlarına bayılırım, ancak bir an gerçekten bu koca kitabı bitirebilecek miyim diye sorguladım kendimi. Florance Dane kaçırılıp 472 gün boyunca bir adamın esiri oluyor. Esaret altında korkunç şeylere katlanmak zorunda kaldığı 472 günü okumak çok zordu. Dünyanın bir yerlerinde bu hikayenin benzerini yaşayan insanlar olduğunu bilmek beni zorlayan kısmıydı. İlk 50 sayfayı okurken kendime sonunda kızın kurtulduğunu sık sık hatırlatmak zorunda kaldım. 

"Eskiden yaptığım şeyleri yapabilir, aynı yerlere gidebilir, aynı insanları görebilirim ama kendimi aynı hissetmiyorum artık. Hatta sanırım bazı günler hiçbir şey hissetmiyorum."

 472 günlük esaretin üzerinden beş yıl geçmiş. Florance Dane (ailesi ve arkadaşlarının ona seslendiği şekilde Flora), kendini korumak için çeşitli dövüş sanatları öğrenmiş, teorik bilgiler edinmiş ve çok daha güçlenmiş bir kadın artık. Bir akşam bara gidiyor ve bar çıkışında barmen tarafından kaçırılıyor. Ancak barmen onun kim olduğunu bilmiyor ya da ne kadar zeki ve güçlü olduğunu. Ve bu hatasının bedelini acı içinde yanıp ölerek ödüyor. Bu noktadan sonra Flora kurbanken saldırgan oluyor ve sevgili D.D., Flora'nın bir infazcı olmasından şüpheleniyor. Açıkçası D.D.'nin Flora'ya anlamsız yere biraz fazla yüklendiğini düşünüyorum. İnfazcı olmasından şüphelenebilir ama çok sert bir şekilde yaklaştı kıza. Anlamsızdı. Zaten sonrasında Flora kaçırıldığında da şüpheli konumu önemsiz bir detaya dönüşüyor.

"Hayatta kalmış ama nasıl yaşaması gerektiğini hala öğrenememiş biriyim."

 Flora hala geçmişin yaralarını saramamış genç bir kadın. Lisa Gardner'ın Flora'nın psikolojisini başarılı bir şekilde ele aldığını düşünüyor ve kendisine bir kere daha hayranlık duyuyorum. Her ne kadar kaçırıldığında gücü elinden alınsa da hayatta kalarak ne kadar güçlü olduğunu hem Flora'ya hem de okuyucuya defalarca hatırlatıyor. D.D. ile de bu noktada ortak bir yönleri var yani. Her ikisi de bağımsız ve güçlü kadınlar. D.D. omzundaki yaralanma nedeniyle silah taşıma izni olmayan kısıtlı görevin kısıtlı kısmına uyum sağlayamayan bir şef, Flora ise peşinde koşmayı uzun zaman önce bırakması gereken şeylerin hala peşinde koşan bir kadın. 

Müthiş bir zeka ile yazılmış bir suç romanıydı Kimsin Sen?. Zaten ilk 50 sayfadan sonrasını sabah beşe kadar okuyup bitirdim. Ama ilk 50 sayfa beni cidden zorladı. Bilmiyorum belki de karakterlerle fazla empati kurduğum içindir. Yani aslında bu kitabı okuduğum için mutluyum. Suç romanı severlerin en sevdikleri romanlar arasına girebilir. Zaten Lisa Gardner'dan da başka ne beklenirdi ki? 😉

Dedektif D.D. Warren Serisi:

1-Tek Başına
5.5-The 7th Month (Çevirisi yok.)
8-3 Truths and a Lie (Kısa Hikaye) (Çevirisi yok.)
10-Look For Me (Çevirisi yok.)
10.5-The Guy Who Died Twice (Kısa Hikaye) (Çevirisi yok.)
11-Never Tell (Çevirisi yok.) 
12-When You See Me (Çevirisi yok.)


 Bir sonraki kitapta görüşmek üzere.❤ 

 

 

Devamını Oku »

8.01.2021

İSKOÇ SÜRGÜNÜ ~ MONICA MCCARTY

" Kararan ruhunun derinliklerinde bir ışıltı olabileceğine inandırdı onu. Belki de içinde hala ölmemiş olan bir şeyler vardı. "

 Yaşanmış olaylardan esinlenilerek yazılmış bir tarihi aşk romanı İskoç Sürgünü. Kitabımızdaki olaylar 1600'lerde yılında geçiyor. Patrick MacGregor ve Jamie Campbell'in kız kardeşi Elizabeth Campbell'in aşk hikayesini anlatıyor bizlere Monica McCarty. 

 " Elizabeth henüz bunun farkında olmasa da ona aitti. "

 MacGregorlar, Campbell Klanı yüzünden 70 yıldan fazladır kaçak hayatı yaşıyor. Patrick de bu duruma son vermek için Elizabeth'in çeyizi olan topraklara gözünü dikiyor ve bu yüzden kızımıza yaklaşıyor. Patrick'in amacı Elizabeth'i kendine aşık etmek iken kendi duyguları da tepetaklak oluyor.

" Bir şeyi çok isteyen ama asla kendisinin olamayacağını bilen bir adamın isyanıydı içindeki. "

 Patrick ve Elizabeth'in mücadele etmek zorunda olduğu çok fazla şey vardı. Ama her bir zorluk sonunda onları birbirine daha da yaklaştırdı. Hayatındaki bütün erkekler onu koruyoucu kanatlarının altına almak isteyerek Elizabeth'in kanatlarını açmasını zorlaştırsalar da, Elizabeth'e saygı duyuyorlar. İlk kitaptaki kadın karakterimizin aksine Elizabeth oldukça gerçekçi geldi bana.

" Anılar ona acı veriyordu ama tek sahip olduğu şey onlar olduğu için onlara sıkı sıkıya tutunuyordu. "

Monica McCarty'nin gerçek olaylardan esinlenerek tarihi aşk romanları yazması bence muhteşem bir şey! Yazarken gösterdiği müthiş özen farkını ortaya koyuyor kitaplarında da. (Yine de hala favori tarihi aşk yazarım Judith McNaught.) Yazarın her bir detayı ince ince düşündüğü kolaylıkla anlaşılıyor. Kitaptaki her bir karakteri sevdim, ki bunun çok nadiren olduğunu biliyoruz.😬 Heyecanlı bir maceraydı, bu türü sevenlere tavsiye ederim!

  Campbell Trilogy Serisi:

 2) İskoç Sürgünü 
 3) İskoç Esareti 
 3.5) Highland Crossfire (Novella)


 Bir sonraki kitapta görüşmek üzere.❤ 

Devamını Oku »