18.12.2020

YÜRÜMEK ~ SEVGİ SOYSAL

"Katlanmaya dönüşen sevinç. Göreve dönüşen soluk."

  Kitap Fiyatı: ₺  14,85 [ 01/09/2018 ]  - Kitapyurdu  

 Sıradan hayatları anlatan ve yayınlandığı dönemde Türk edebiyatına yeni bir soluk getirmeyi başaran bir yapıt Yürümek. 1970 TRT Roman Başarı Ödülü'nü kazandıktan birkaç yıl sonra müstehcenlik gerekçesi ile toplatılmış ve 1974 yılında yeniden dağıtılmış Yürümek kitabı.

"Tabanca benim, ama hırsız mıyım, polis mi?"

 Çocukların kadın-erkek ilişkilerini, kendi bedenleri ile karşı cinsin bedenindeki ayrımları fark etmesiyle başlıyor kitap. Memet ve Ela birbirini hiç tanımayan iki baş karakterimiz. Tanışacaklar ama çok sonra; önce yapacak hataları, tanışacak başka insanları var. İkisini de aynı şekilde yaralar insanlar; Ela ve Memet toplumsal rollerine uyum sağlamakta zorlanır. Bence Memet'ten çok Ela zorlanır hatta. 

"Dünyanın bir köşesinde bir ihtilal olur, üç beş adam bir inanç adına hayatlarını tehlikeye atarlar, bir düzeni değiştirirler, yıkılmaz sanılanı bir anda yerle bir ederler, ardından dünyanın binlerce rahat koltuğunda binlerce rahat insan bunun üstüne geviş getirirler."

 Toplumun onları sokmaya çalıştığı kalıp ikisini de rahatsız eder. Ela mesela, adet olmuş balayını bile sorgular. Oysa ona göre zaman azdır. Onu da böyle kendi istekleri olmayan şeylerle harcamak anlamsız. Topluma ayak uydurabilmek için arkadaşlık yapmaya çalıştığı sevmediği insanlar var aslında. Yıllarca ayak uydurmaya çalışmış bu normlara, içindeki sessiz sorularla. Ela, kadının rolünü sorgulayan hassas bir karakter.

"Bütün çocuklar gibi, anasınca konan yasakların, dünyanın yasakları olduğunu sanıyordu, Tanrı yasakları olduğunu."

 Memet de toplumun ondan beklediği özgüvenli, cinsel açıdan rahat erkek tanımına uyum sağlamaya çalışıyor. Oysa Memet kırılgan, hassas ve kendine güveni oldukça az bir erkek. Daha sakin bir yapısı var Memet'in. Ela gibi değil o. Ela bir yerden sonra kendi değerlerinin toplumsal değerlerin önüne geçmesine izin veriyor.

"-Mümkün, dedi, mutluluğu her şeyden soyutlamak, bir an içinde olsa yalnızca mutlu olmak, niçin mümkün olmasın?"

 Ela ve Memet'in yolları kesiştiğinde hayat ikisine de çoktan başka yollar öğretmiş kendisiyle başa çıkmaları için. Yaraları aynı olsa da biri Ankara'nın kurak ikliminde diğeri Büyükada'nın sıcaklığında büyümüş iki farklı karakter. Oldukça gerçekçi ve etkileyici yazılmış bir kitap. Edebiyat kokuyor her bir satırı. Olaylar arasında geçiş yaparken yapılan doğa tasvirlerini kullanıyor yazar ve bu tasvirler de sıradaki olayla ilgili metaforlarla dolu oluyor. Naif, güzel, ince düşüncelerle yazılmış güzel bir eser.


 Bir sonraki kitapta görüşmek üzere.❤  


Devamını Oku »

12.12.2020

KOKU ~ PATRICK SUSKIND

"On sekizinci yüzyılda Fransa'da, dahi ve iğrenç kişiler yönünden hiç de yoksul olmayan bu dönemin en dahi ve en iğrenç kişilerinden biri sayılması gereken bir adam yaşadı."

 Jean-Baptiste Grenouille.

 Daha önce doğurduğu beş çocuğunu da ölüme terk eden annesi, onu da terk etmek üzereyken çevredekiler fark edip polis çağırıyor ve Jean-Baptiste Grenouille kurtuluyor. Ve annesi bu nedenle idam ediliyor.

"İnsan kokusu hep etten kaynaklanan bir kokudur, o halde günaha batmış bir kokudur."

 Grenouille'in bütün insanlardan farklı iki özelliği var. Birincisi muhteşem bir koku algılama yeteneğine sahip, ikincisi ise Grenouille'in bir kokusu yok. İlk önce süt annesi fark ediyor Grenouille'in bir kokusunun olmadığını. Ve bu, onun daha bebekken ikinci kez terk edilmesine neden oluyor. Yetiştirilmek için adil, katı disiplinli ve duygusuz bir kadının yanına gönderiliyor. Sevgisizlik de böyle böyle kanına işliyor Grenouille'in.

"Yaşamaya sırf inat, sırf kötülük olsun diye karar vermişti."

 Küçüklüğünden beri dışlanmış, hor görülmüş, iğrenilmiş ve korkulmuş Grenouille'den. Hatta ondan daha büyük çocuklar küçük Grenouille'i öldürmeye bile çalışmış, ancak büyüyünce vazgeçmişler. Anlayacağınız hayat hiç yüzüne gülmüyor. İnsanların ne kadar kötü olduklarını erken yaşlarda fark ediyor.

"Aklında tutamıyor, karıştırıyordu, yetişkin bir insan olduğunda bile istemeye istemeye ve çoğu zaman yanlış kullanacaktı hak, vicdan, Tanrı, sevinç, sorumluluk, alçakgönüllülük, şükran vb. sözleri; her birinin neye karşılık olduğu karanlıktı Grenouille için ve hep de öyle kalacaktı."

  Hiç görmemiş duymamış ki yavrucak; hak ne, vicdan ne, Tanrı ne nereden bilsin? Bilmediği bu kelimelerin yanında bir de dile getirmek için kelimelerin yetmediği şeyler biliyor Grenouille. Kokular... Kokuları anlatmak için dil yetersiz gelmeye başlayınca dili kullanmamak için insanlarla iletişimi de kesiyor ki zaten hiç sevmiyor ki Grenouille insanları. 

"Sanki yaşamaktan, ömrünün son saatlerini bile uyanık olarak yaşayıp görmeyi istemeyecek kadar çok yorulmuş gibi bir hali vardı."

 Grenouille için önemli olan tek bir şey var: Kokular. O, sadece kokulara karşı sevgi besliyor. Sadece kokular onu mutlu edebiliyor. Sonra bir gün öyle bir kokuyla karşılaşıyor ki onu elde edip bir parfüm yapmak için her şeyi ama her şeyi yapmakta hiçbir sakınca görmüyor.

"Paranın ya da şiddetin ya da ölümün gücünden büyük bir güçtü elindeki: insanlarda sevgi uyandırmanın yenilmez gücü. Yalnız bir şeye yetmiyordu bu güç: Kendi kendisinin kokusunu almasını sağlayamıyordu."

 Olaylar insanların tam da insanlıklarını unutmaya başladıkları bir dönemde, 18. yüzyılda, geçiyor. Gözlemler, saptamalar o kadar dönemin içinden ki Rönesans'ın ayak seslerini bile duyabiliyoruz. Zaten olaylar da Fransa'da geçiyor. Baldini ile zananaatkarlığın değerinin kaybolmasından bahsediyor bazen, bazen de direk düşünürlere laf sokuyor Süskind. Güzel yazılmış, anlamı ve derinliği olan bir kitap.


 Kitaptan yola çıkılarak bir film de yapılmış. Henüz hakkında kötü bir yoruma rastlamadım, ancak kitabı okuduktan sonra öyle bir derinliğin bir film ile verileceğini düşünmüyorum. Bu nedenle ben izlemeyi de düşünmüyorum ama izlemek isteyenler olursa diye afişi de şöyle bırakıyorum efendim.😊

Ayrıca Netflix'te de Das Parfum (orijinal adı) - Perfume adlı dizi de yine kitaptan esinlenerek yapılmış. Onu izledim ve çok güzel değil ama güzel bir dizi olduğunu düşünüyorum. İzlemek isteyen olursa bir şans verebilir.😉


 Bir sonraki kitapta görüşmek üzere.❤  

 



Devamını Oku »

4.12.2020

%99 BENİM ~ SALLY THORNE

 "Tanrı'ya şükür gülebiliyordum,  yoksa  kesin ağlardım."

 Sally Thorne.😍 En sevdiğim romantik komedi yazarının ikinci kitabı ile karşınızdayım! Nefret Oyunu'nu (yorum için tık tık👈) okuduktan sonra hemen yazarın başka kitabı olup olmadığına bakmıştım ve o zamanlar %99 Benim ortalarda yoktu tabi. Ve ben bugün yazarın üçüncü kitabının Nisan 2021'de çıkacağı (İngilizce) haberi ile yazıma başlamak istiyorum!💗 Kendisi çok satan yazarlardan olduğu için kitabın dilimize de hızlıca çevrileceğini düşünüyorum.😉

 "Eğer ilk giden ben olursam, kimse beni terk edemez." 

 Darcy sahte isimler ile barda çalışan sert görünümüyle camdan kalbini korumaya çalışan kısa saçlı sert kızımız.🌚 Darcy'nin ikizi Jamie, kızımızın aksine oldukça popüler ve sevecen. Yani Darcy hariç herkese karşı. Aslında Darcy'yi de seviyor ama ona çok kızgın ve Darcy'yi fazlasıyla aşağılayıp okuyucuyu da üzüyor.😔 Açıkçası Jamie'nin Darcy'yi bu kadar çok aşağılaması gereksiz geldi bana ve beni üzdü de.

 "Böyle bir şey yapabilmek için dünyanın en kötü insanı olmak gerekirdi. Dünyanın en umursamaz, bencil insanı. Ah, bir dakika. Ben zaten tam da öyle bir insan değil miydim?" 

 Darcy herkese gösterdiği zırhının arkasındaki o kadını o kadar uzun süre saklamış ki kendisi bile unutmuş varlığını. Çılgın, hazırcevap ve gizlice yalnızlıktan acı çeken bir kadın. Darcy pasaportunu kaybetmeden önce dünyayı geziyormuş. Büyükannesi Loretta'nın ölmesiyle geri dönmüş ve pasaportunu kaybetmiş. Bu yüzden de büyükannesinin eski evinde yaşıyor kısa süreliğine. Tom Valeska'nın bu eski evi yenilemek için gelmesiyle bir süreliğine beraber yaşamak zorunda kalıyorlar ve maceramız başlıyor.😍 O güne kadar her zaman Tom'un sadece %1'ine sahip olan Darcy de puan toplamaya başlıyor.

"Bazen fikirlerini gizlemenin en iyi yolu onları açıkça dile getirmekti."

 İkizlerin çocukluk arkadaşı Tom Valeska ise Darcy'nin kalbine sızmayı başarmış ama nişanlısı olan ve kalbimizi hem kıran hemde ısıtan beyefendi.😢 Darcy'nin midesine kelebekler salıp sürekli seyahat etmesinin nedeni bu beyefendi. (Başka bir hanımefendi ile nişanlı olduğundan ötürü kızımız çok yüz göz olmak istemiyor.) Ve kendisine karşı geliştirdiği savunma mekanizması da açık sözlülük. Darcy ne kadar açık sözlü davranırsa Tom o kadar geri adım atıyor.

 "Sondan ikinci tuvalet kabinine girip kalbimi klozete atmak ve  üzerine  sifonu çekmek istiyordum." 

 Kalbimi hem kıran hemde sıcacık eden komik ve güzel yazılmış, okuyucuyu yormayan muhteşem bir romantik komedi kitabı. Sonundaki %1'lik bölüm ve Nefret Oyunu (yorum için tık tık😁) için olan kapanış bölümü de çok güzeldi. Kitapla ilgili her şey çok güzeldi. Kısacası B A Y I L D I M.😍

 

Thorne'un diğer kitapları hakkındaki yazılarım:

 

 Bir sonraki kitapta görüşmek üzere.❤  


Devamını Oku »

27.11.2020

CERRAH ~ TESS GERRITSEN (RIZZOLI & ISLES 1)

Rizzoli & Isles Serisi:

  1)Cerrah
  2)Çırak
  3)Günahkar
  4)İkiz Bedenler
  5)Siliniş
  6)Mefisto Kulübü
  7)Ruh Koleksiyoncusu
  8)Buz Gibi Soğuk
  9)Sessiz Kız
 10)Sona Kalan
 11)Diriliş
 12)Bir Sırrım Var 

 

"Bugün kadının cesedini bulacaklar."

 Upuzuuuuuuun bir seriye başlıyorum. Üstelik bütün kitaplarının çevirisi yapılmış bir polisiye serisi!😍 Polisiye severler arasında da oldukça ünlü: Rizzoli & Isles Serisi!😉 Yine yıllar önce bir seriye ait olduğunu bilmeden aldığım bir kitap ile tanıştım bu seriyle. Ben aslında ilk önce serinin ikinci kitabı olan Çırak adlı kitabını alıp okumuştum ve bayılmıştım. Şimdi ilk kitaptan son kitaba kadar sırayla okuyacağım bütün seriyi!

"Kötülük ölmüyor. Asla ölmüyor. Sadece yeni bir yüze, yeni bir isme bürünüyor. Bize sadece bir kez dokunması, bir daha çarpılmaya karşı bağışıklığımız olduğu anlamına gelmiyor. Yıldırım da aynı yere iki kere düşebilir."

 33 yaşındaki Jane Rizzoli Boston cinayet masasındaki tek kadın dedektif. Huysuzluğu ile tanınıyor. Huysuz olmasının tek nedeni ise cinsiyetçi muamelelerden kendini korumak. Erkekler kadar sert ve amansız bir cinayet dedektifi olabileceğini göstermek istiyor. Ancak ne yazık ki Rizzoli ne iş arkadaşlarından ne de ailesinden hak ettiği saygıyı göremiyor.

"Bir vücudun parçalarını dikip bir araya getirebiliyorum, diye düşündü Catherine. Ama parçalanmış bu aileyi birleştiremeyeceğim."

 Katilimiz ölü bir katilin yaptıklarını yapıyor, üstelik kamu bilgisinde olmayan şeylerle. Kadınları acı çektirerek öldüren bir cani ile karşı karşıyayız. Davadaki bir başka meslektaşı Thomas Moore ile bizim Rizzoli (o artık bizimdir çünkü😍), ölü katilin sağ kalan tek kurbanını buluyorlar: Catherine. Catherine bir doktordur artık. İroniye bakın ki yöntemlerinden dolayı medya da katile Cerrah lakabını takarak polislerin dahi onu böyle anmasına sebep olmuştur. 

" "Biraz hasarlı. Biraz korumasız" dedi Rizzoli. "Tanrım, tam da erkeklerin koşup, kanatlarının altına almak isteyecekleri biri." "

 Teşkilatta Aziz olarak anılan ve karısını yıllar önce kaybetmiş olan Moore da Catherine'i bu katilden korumak isterken MAALESEF bazı duygulara kapılır.😒 (Evet, ben bu durumdan hiç hoşnut değilim.) Ben en başından beri koca dünyada yapayalnız kalan Rizzoli'nin (Aziz) Thomas Moore ile olmasını istedim. Ancak Thomas gitti Catherine'i seçti.😒(Eğer 12 kitaplık seri boyunca bu ikisinin ayrıldığına dair ufacık bir mesaj bile almazsak ben onları hayal dünyamda ayıracağım.) Bunun üzerine bende Rizzoli'nin Moore'dan çok çok daha iyi bir adam bulması için umutla bekliyor olacağım. 

"İki insanın paylaşabilecekleri en mahrem duygu aşk ya da arzu değil, acıydı."

 Ben Rizzoli'yi çok sevdim. Doğrusu biraz sevimsiz bir kadın ama karakterin bu mükemmel olmayan hali beni ona daha da çok yaklaştırdı. Mükemmel olmayan bir karakter yazmakta cesurca davrandığı Tess Gerritsen'a tebrikler!😍 Rizzoli sessiz ve kendinden emin adımlarla çalışan inatçı bir kadın dedektif. Sanki emniyet teşkilatına dahil değil gibi, yani onlarla işbirliği içinde değil gibi. Amca bence bunun nedeni onu bir kadın olarak küçük gördükleri için Rizzoli de onlardan uzaklaşmış. Son olarak bence Moore, Rizzoli'den özür dilemeliydi, kitabı okuduğunuzda anlayacaksınız.😉

 
 Bir sonraki kitapta görüşmek üzere.❤  

Devamını Oku »

9.11.2020

İSKOÇ SAVAŞÇI ~ MONICA MCCARTY

  Campbell Trilogy Serisi:

 1) İskoç Savaşçısı 
 3) İskoç Esareti 
 3.5) Highland Crossfire (Novella)
 

  "Kısa bir süre sonra evleneceğini bilmek, başının üzerinde sallanan bir balta varmış gibi hissetmesine neden oluyordu."

 
  Bugün yeni başladığım bir başka tarihi aşk serisinin ilk kitabıyla karşınızdayım! Caitrina Lamont annesini 10 yıl önce kaybetmiş 21 yaşında güzelliği tabiki de dillere destan olmuş (😒) genç bir kız. Babası, kızını evlendirmek için bir İskoçya şenliği düzenliyor ve bu şenliğe uzaklardan toprak sahipleri falan da geliyor.
 Caitrina, bir kediyi kurtarmak üzere ağaca çıkıp mahsur kalıyor ve tapılası derecede yakışıklı ve karizmatik kurtarıcısı, kızımızın aşık olacağı adam, bir öpücük karşılığında kızımızı ağaçtan indiriyor. Jamie Campbell, yakışıklı ve karizmatik kurtarıcı, Lamontların dostu olan bir kanun kaçağını yakalamak için gelmiş aslında. Campbell ve Lamont aileleri zaten birbirine düşmanken bu ziyaret gerilimi daha da arttırıyor. Bu yüzden Jamie, asıl amacını saklayarak kız için geldiğini söylüyor. Bu yalanın bir diğer faydası evliliğin barış yapmak için kullanılabilecek bir araç olması.
 

"Beni istemiyorsun. Ben sadece kazanacağın bir diğer savaşım. Yanında gezdireceğin güzel bir dekor. Beni tanımıyorsun bile."

 
 Caitrina'yı sevemedim, benim için kendini beğenmiş ve şımarık bir kız olmaktan öteye geçemedi. Argyll'in fedaisi, İskoç infazcısı gibi isimlerle anılan Jamie'nin de böyle bir kıza tutulması pek akla yatkın gelmedi bana ama aşk bu, sanırım. 😬 Yani kız yeni bir yaşam döngüsüne (kendi ailesini kurmaya) geçmeye henüz hazır değil. Ancak şartlar onu zorluyor. Ayrıca Jamie de Caitrina'nın dünyasını saran pembe balonu patlatıp aklını karıştırıyor. 
 Tarihi aşk sevenlerin okuyabileceği bir kitap. Ancak bu tarz kitaplara yeni başlayanlara önereceğim kadar iyi değil. Judith McNaught, Julia Quinn, Julie Garwood kitapları bittikten sonra başlanabilir.


 Bir sonraki kitapta görüşmek üzere.❤
Devamını Oku »

10.10.2020

AZINLIĞIN ZENGİNLİĞİ HEPİMİZİN ÇIKARINA MIDIR? ~ ZYGMUNT BAUMAN

 "İnsanlar sosyal eşitsizliği icat etmekle kalmayıp, birçok başarısız denemenin ardından, tarihte ilk defa kendi kendine devridaim yapabilecek hale getirmeye hiç olmadığı kadar yaklaştılar."

 21. yüzyılda dünyada kapitalizm ile paranın hükmü sürerken zenginler daha da zenginleşiyor, fakirler de daha da fakirleşiyor. Neoliberalistlere göre bu durum her ne kadar fakirliği yok edecek gibi görünse de, bu durum gerçek hayattaki tecrübelerimizle uyuşmuyor. Yoksullar para kaybetmeye, zenginler de kazanmaya devam ediyor. Böylece güçlü ve güçsüzler ortaya çıkıyor.

" "Kader" gerçekçi seçeneklerimizin listesini belirler fakat bunların arasından nihai seçimi yapan karakterimizdir. "

 Seçimlerimizi belirleyen en önemli iki etken ahlak ve maddiyattır. Karakterimizin ahlaki inanışları ile parasal durumumuzun bize sunduğu alan içerisinde seçimlerimizi yaparız. Böylece ahlak ve ekonomi birbirini besler. Aramızda sürekli bir yerlere borcu olan insanlar vardır, belki siz de onlardan birisinizdir. İşte bu insanlar borç ilişkileriyle kendilerini denetim altında tutmalarına izin veriyor. Çünkü borçla bir nevi istediklerini yapma özgürlüklerini kaybediyorlar; borcumu ödemek için daha çok çalışmalıyım, borcumu ödemek için bu öğünü atlamlıyım, borcumu ödeyebilmek için bu ay tiyatroya gitmemeliyim gibi. 

"İstatistiklerin gizlemeye çalıştığı en önemli gerçek "toplam varlıktaki" artışın derinleşen sosyal eşitsizliğe paralel giderek, sosyal piramidin üstü ile altının varoluşsal güvenliği ve refahı arasındaki kapatılamaz farkı daha da genişlettiğidir."

Borç, dayanışmayı yok eder. Çünkü birey borcunu ödeyebilmek için bir nevi hayatını satmak zorundadır. Kapitalizm, bireyleri borçlandırarak sömürür. Mutluluğa giden yolun alışverişten geçtiği kandırmacasının içinde kaybolup gitmiştir insanlar artık. Hiç kimsenin kimseye tahammülü kalmamış, herkes birbirinden esirgediği sevgiyi eşyalara vermeye başlamıştır. Çünkü eşyalar sizden fedakarlık yapmanızı beklemez ya da sizin kalbinizi kırmaz. Onlara empati ya da şefkat duymanız gerekmez. Böylece tüketmek de artık herkesin görevi haline gelir.

"Dua kitaplarımız olan alışveriş listelerimizle mağazalarda gezinerek de hac görevimizi yerine getiriyoruz."

 Bauman, bu kitapla kişisel arzularımızın nasıl da gözlerimizi kör ettiğini ve kapitalizmin bizleri nasıl ele geçirdiğini anlatıyor. Ekonomi ile sosyal eşitsizlik ilişkisini, mutluluk arayışımızla ilişkilendirerek anlamamıza yardımcı oluyor. Neden tüketici olduğunuzu anlayabilmek için bu kitabı okumanızı tavsiye ederim.


 Bir sonraki kitapta görüşmek üzere.❤
Devamını Oku »

3.10.2020

KİMSE DAHA İYİSİNİ YAPAMAZ (DEDİKODUCU KIZ 07) ~ CECİLY VON ZİEGESAR

 "Hani eğer bir kayanın altına falan saklandıysanız ve hala bizi tanımadıysanız diye söylüyorum -zaten artık herkes tanımıyor mu?- bizler baloların güzelleri, New York Yukarı Doğu Yaka'nın prenses ve prensleriyiz."
 
  Kitap Fiyatı: ₺ 6 [ 05/06/2018 ]  - NadirKitap  
Dedikoducu Kız serisinin tam ortasından yazıyorum sizlere! Üniversite kayıtları başladı! Yukarı Doğu Yakası'nın genç elitleri üniversiteye başlamak üzere!
 
 Nate ve Blair'in arasından su sızmıyor ama ufak bir problem var. Nate, Blair'in hayallerini süsleyen ve bütün hayatını orayı kazanmak üzerine planlayan Blair'in hayallerinin üniversitesi olan Yale'e sırf iyi bir sporcu olduğu için kabul edilirken Blair yedek listesindedir. Oysaki aralarında hangi üniversiteye gitmek istediğinden emin olan tek kişi Blair'dir.

"Kimse kimseyi yakından tanımaz fakat herkes herkesi bilirdi."

 Jenny ise Serena gibi olabilmek ister: Uğraşmadan kusursuz olmak. Partilere yalnız gitmeyi dert etmeyen, hayat kime ne kadar berbat davranırsa davransın kendisininkinin berbat olmasına izin vermeyen Serena gibi. 

 Vanessa, Dan ile ayrıldıktan sonra yeni bir ev arkadaşı arayışına girer ve Beverly ile tanışır. Birbirlerini tanımak için beraber tuhaf partilere ve tuhaf konserlere katılıyorlar. Bu arada Blair, Vanessa'nın yanına taşınıyor.
 Dan ise  bir rock grubunda baş solist oluyor. Nate anı yaşamaya devam ederken Serena yine umursamaz tavırlarıyla sosyetenin göz bebeği olmayı başarıyor. 
 
Chuck... 
Dizideki en sevdiğim karakterin kitapta benim için bir hayal kırıklığı olabileceğini hiç düşünmezdim. 😓SPOILER: Chuck askeri okula gidiyormuş. Chuck Bass ve askeri okul.😓😓

 💸Kapitalizm ve statünün ele geçirdiği genç hayatların anlatıldığı Dedikoducu Kız serisinin sıradaki kitabını okumak için sabırsızlanıyorum. 💸

"Peki ama hayatı kafasında canlandırdığı film gibi gelişmemişse ve tüm yardımcı oyuncuların sonunda birer aşağılık olduğunu öğrenmişse ne olmuş yani?"


 Bir sonraki kitapta görüşmek üzere.❤ 



" Beni sevdiğinizi biliyorsunuz. "

Devamını Oku »

17.05.2020

AUDREY'İ BULMAK ~ SOPHIE KINSELLA


"Siz de fark ettiniz mi, insanlar sık sık "espri anlayışına sahip olmak" ile "duyarsız bir moron olmayı" birbirine karıştırıyor." 
 
   Kitap Fiyatı: ₺ 7 [ 12/09/2019 ]  - NadirKitap   
 
 Audrey, 14 yaşında zorbalığa uğramış gencecik bir kız. Bu nedenle 3 aydır okula gitmiyor, ancak 4 ay sonra yeni bir okula başlayacak. Psikologu ondan bir belgesel film çekmesini istiyor; yaşadığı hayatın yani evinin belgeselini.

Audrey, otoriter annesi ve daha toleranslı bir insan olan babası, 15 yaşındaki oyun bağımlısı erkek kardeşi Frank ve dört yaşındaki küçük erkek kardeşi Felix ile birlikte yaşıyor. Frank internetten oynadığı oyunun yarışmalarına katılmaya karar verdiğinde bir takım kuruyor. Ve bu takımın en iyi üyelerinden biri olan Linus, artık sık sık evlerini ziyaret etmeye başlıyor.

 Evde bile güneş gözlüklerini çıkarmayan Audrey, Linus'u ilk gördüğünde ondan kaçıyor, elinde olmadan. Çünkü o, 14 yaşında iyi bir öğrenciyken birdenbire sosyal anksiyete bozukluğu, genel anksiyete bozukluğu ve depresif epizotlar ile uğraşmak zorunda kalan birine dönüşüyor. İnsanların gözlerine bakmakla ilgili problemleri var ve karanlık bir odada televizyon izlemek ona iyi geliyor.

"Ama en son, "Görüşürüz," demişti. Hayatının sonuna kadar beni görmezden gelmeyi planlıyor olsa neden, "Görüşürüz," desin ki?"

 Ve Frank'in gülümseyen tek arkadaşı olan Linus, Audrey kaçtıktan hissettiği suçlulukla küçük kaderşleri Felix ile bir not gönderir. Böylece Felix'in aracı olduğu notlaşmalar başlar. Audrey de notlar ile konuşurken kendini daha rahat hisseder ve eğlenir.

 Sonra bir gün Audrey'nin psikologu ondan Starbucks'a gitmesini istiyor. Aylardır evden dışarı çıkmamış olan Audrey ve evlerinin 20 dk kadar uzağındaki Starbucks. Neyseki portakal dilimi gülümsemesi ile Linus var... 😎

"Bütün yetişkinler böyle. Hiçbir şeyden haberleri yok ama kontrol onlarda. Bu delilik."

 Zorbalık 21. yüzyılda bir hastalık gibi hızla yayılıyor (Koronadan sonra bu hastalık gibi yayılıyor, deyimi daha da anlamlı hale geldi maalesef. Bu yüzden kullanmak garip geliyor ama durum bu.😅) Sophie Kinsella, zorbalık sonrası bir kızın hayatını anlatmış bizlere. Yaşadıkları olay yüzünden okuldan üç kız atılmış. Ve Audrey'nin kendine olan güveni o kadar sarsılmış ki her şeye şüpheyle yaklaşıyor kızcağız. Okuyucuya bile sırrını, okulda neler olup bittiğini, anlatmıyor, anlatamıyor. Oysa 14 yaşında gencecik bir kız o. Dünyadan bu kadar korkmaması gerekir.

 Konu her ne kadar ciddi olsa da Sophie Kinsella okuyucuyu eğlendirmeyi başarmış. Sıradan bir aile ile zorlu bir konuda mizahını konuşturmayı başarmış. Açıkçası neden bilmiyorum ama kitabı elime aldığımda karakterlerin yaşlarının daha büyük olmasını bekliyordum. Okudukça bunun da bir önemi kalmadı. Hem güldüm hem üzüldüm kitabı okurken. Kitaba dair tek derdim adı. :D Şöyle ki Audrey'i Bulmak, orijinal kitap adının da tam çevirisi. Ancak bence kitabın adı Proje Starbucks olmalıydı, yani öylesinin çok daha anlamlı olacağına inanıyorum. 😅

 Bir sonraki kitapta görüşmek üzere.❤ 
Devamını Oku »