Kitap Fiyatı: ₺ 3,90 [ 19/12/2016 ] - Kitapyurdu
Stefan Zweig yine döktürmüş.😊 Bu sefer kitabında bir kadının yıllarca süren tek taraflı aşkını anlatıyor. Zweig'in bir erkek olarak bir kadının iç dünyasını muhteşem yansıttığını düşünüyorum. Zweig'in bu kitabı 1922 yılında yazdığı düşünülüyor. Olayın geçtiği yer Viyana. Kadın karakterimizin adı hiçbir yerde geçmiyor, zaten erkek karakterin de tam adı verilmiyor; tanınmış yazar R. olarak geçiyor. R. doğum gününde tanımadığı bir kadından mektup alıyor ve kitabımız böyle başlıyor. Kitabın kadının yazdığı uzun mektuptan oluştuğunu söylemek yanlış olmaz sanırım. Çünkü mektup dışında sadece birkaç sayfa yazılı.
Kadın, mektubuna R.'ye ' Sana, beni asla tanımamış olan sana. ' diyerek başlıyor. Oğlunun henüz öldüğünü ve ölmüş çocuğuyla baş başa kalmamak için bu mektubu yazdığını söylüyor. Tasvirlerinden anladığım kadarıyla oğlunun yeni öldüğünü söylerken yeni ile birkaç dakikayı kastediyor. Çocuğun ölü bedeni hala karşısında uzanıyor. Ayrıca kadın mektubu öldüğünde göndereceğini söylediği için buradan öldüğü çıkarımını da yapabiliyoruz.
Karakterlerimiz gerçek anlamda hiç tanışmayan iki eski komşu. R. onların binasına taşındığında bilinmeyen kadınımız henüz lise öğrencisi. R.'nin bir yazar olduğunu duyduğu andan itibaren, henüz onu görmeden büyük bir hayranlık beslemeye başlıyor. Sonra bir gün adam ona sevecenlikle bakınca ipler kopuyor ve aşık oluyor. Bu aşk kadının bütün hayatını değiştiriyor. Yazar ona hiç dikkat etmesede o, her zaman yazarı gözlemlemiş. Bu yüzden de yazar hakkındaki her şeyi biliyor. Günümüzün stalkerı yani. 😊 Günün birinde taşınmak zorunda kalıyorlar ve adamdan ayrı düşüyor. Bu durum onu mahvediyor.
Aradan yıllar geçiyor ve hisleri kadınsı bir hal alıyor. Bir yolunu bulup Viyana'ya döndüğünde adamla karşılaşıyor. Birkaç geceyi birlikte geçiriyorlar ama adam kadını hiçbir şekilde tanımıyor. Birkaç yıl arayla bir iki kez daha karşılaşıyorlar ama adam her seferinde onun başka biri olduğunu düşünüyor. Kadının içinde onu tanıyacağına dair umudu hiçbir zaman yok olmuyor. Onunla evlenmek isteyen herkesi reddediyor, çünkü yazar için her zaman özgür olmak istiyor. Kendi deyimiyle 'hep bekleyen ama hiç çağrılmayan kadın' o. Onu tanımadığı için ölümünün yazarı üzmeyecek olması bile bir mutluluk nedeni kadın için.
Kitapta psikolojik çözümlemeler gerçekten çok iyi yapılmış. Kadının adı hiçbir yerde geçmiyor, kadın da özellikle belirtmediğini söylüyor zaten. Mektupta adama sürekli ' Sen beni hiç tanımadın. ' diyor ama asla adamı suçlamıyor. Çünkü ona göre yazarın hiçbir kötü özelliği, kusuru olamaz. Kadın ise yazarın hayatına giren diğer kadınlarla aynı kefede tuttuğu biri. Oysaki Zweig'in yazdığı kadın kara sevdaya tutulmuş, ondan başka kimseyi gözü görmeyen bir kadın. Oturup bir saatte okuduğum muhteşem bir kitaptı. Film tadı vardı biraz. Ama baştan sonunu bildiğiniz bir film. Bir sonraki kitapta görüşmek üzere. ❤
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder