10.10.2020

AZINLIĞIN ZENGİNLİĞİ HEPİMİZİN ÇIKARINA MIDIR? ~ ZYGMUNT BAUMAN

 "İnsanlar sosyal eşitsizliği icat etmekle kalmayıp, birçok başarısız denemenin ardından, tarihte ilk defa kendi kendine devridaim yapabilecek hale getirmeye hiç olmadığı kadar yaklaştılar."

 21. yüzyılda dünyada kapitalizm ile paranın hükmü sürerken zenginler daha da zenginleşiyor, fakirler de daha da fakirleşiyor. Neoliberalistlere göre bu durum her ne kadar fakirliği yok edecek gibi görünse de, bu durum gerçek hayattaki tecrübelerimizle uyuşmuyor. Yoksullar para kaybetmeye, zenginler de kazanmaya devam ediyor. Böylece güçlü ve güçsüzler ortaya çıkıyor.

" "Kader" gerçekçi seçeneklerimizin listesini belirler fakat bunların arasından nihai seçimi yapan karakterimizdir. "

 Seçimlerimizi belirleyen en önemli iki etken ahlak ve maddiyattır. Karakterimizin ahlaki inanışları ile parasal durumumuzun bize sunduğu alan içerisinde seçimlerimizi yaparız. Böylece ahlak ve ekonomi birbirini besler. Aramızda sürekli bir yerlere borcu olan insanlar vardır, belki siz de onlardan birisinizdir. İşte bu insanlar borç ilişkileriyle kendilerini denetim altında tutmalarına izin veriyor. Çünkü borçla bir nevi istediklerini yapma özgürlüklerini kaybediyorlar; borcumu ödemek için daha çok çalışmalıyım, borcumu ödemek için bu öğünü atlamlıyım, borcumu ödeyebilmek için bu ay tiyatroya gitmemeliyim gibi. 

"İstatistiklerin gizlemeye çalıştığı en önemli gerçek "toplam varlıktaki" artışın derinleşen sosyal eşitsizliğe paralel giderek, sosyal piramidin üstü ile altının varoluşsal güvenliği ve refahı arasındaki kapatılamaz farkı daha da genişlettiğidir."

Borç, dayanışmayı yok eder. Çünkü birey borcunu ödeyebilmek için bir nevi hayatını satmak zorundadır. Kapitalizm, bireyleri borçlandırarak sömürür. Mutluluğa giden yolun alışverişten geçtiği kandırmacasının içinde kaybolup gitmiştir insanlar artık. Hiç kimsenin kimseye tahammülü kalmamış, herkes birbirinden esirgediği sevgiyi eşyalara vermeye başlamıştır. Çünkü eşyalar sizden fedakarlık yapmanızı beklemez ya da sizin kalbinizi kırmaz. Onlara empati ya da şefkat duymanız gerekmez. Böylece tüketmek de artık herkesin görevi haline gelir.

"Dua kitaplarımız olan alışveriş listelerimizle mağazalarda gezinerek de hac görevimizi yerine getiriyoruz."

 Bauman, bu kitapla kişisel arzularımızın nasıl da gözlerimizi kör ettiğini ve kapitalizmin bizleri nasıl ele geçirdiğini anlatıyor. Ekonomi ile sosyal eşitsizlik ilişkisini, mutluluk arayışımızla ilişkilendirerek anlamamıza yardımcı oluyor. Neden tüketici olduğunuzu anlayabilmek için bu kitabı okumanızı tavsiye ederim.


 Bir sonraki kitapta görüşmek üzere.❤

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder