Kitap Fiyatı: ₺ 10,64 [ 07/10/2015 ] - D&R
Ursula K. Le Guin bilim kurgu türünün önemli bir yazarıdır. Bilimsel yönü ağırlıklı olmasa bile gezegenler arasılık, insanların değişimi - ilerleyişi (gerçi kime göre-neye göre ilerleyiş?) anlatarak fantastik bir dünya oluşturuyor, bu da onu bilim kurgu dünyasında önemli bir yere oturtuyor. Le Guin'in dili ağır değil, öyle süslü sözcükleri yok ama anlatmak istediğini yalın ve akıcı şekilde anlatıyor.
Kitabın ilk bölümü daha çok nasıl bir evrenin içerisinde olduklarını anlatmak için yazılmış bir bölüm. Doğrusu ilk bölümde öyle ilgi çekici bir olay yoktu, daha çok durum anlatılıyordu diyebilirim. Ancak ilk bölümün son sayfalarında olaylar ilginç bir hal almaya başlıyor.
Gezegenleri insanlar tarafından ele geçirilmiş Atsheliler (yaratıkçıklar da deniyor, ancak bu ırkçı bir söylem olarak görülüyor), köle olarak kullanılıyor. Bunun adı her ne kadar gönüllü yardım hizmeti olarak geçse de öyle olmadığını anlatıyor yazar bize. Atsheliler barış yanlısı bir toplum olarak onlara gezegenlerine kabul ediyorlar. Ancak insanlar onların bu davranışını suistimal ederek Atshelilere tecavüz ediyor, şiddet uyguluyorlar. Her iki ırkında birbirini çocuk gibi gördükleri söylenebilir sanırım. Ancak Atsheliler artık şiddet ve tecavüzden bıkmış durumdadır, bu yüzden de insanlara kendi silahlarıyla karşılık vermeye karar verirler.
Yüzbaşı Davidson bütün canlılardan üstün gördüğü insan ırkını korumak için oldukça büyük bir uğraş gösteriyor. Gerçi Davidson sadece gezegenler arası değil, dünya içinde de ırkçı olan bir asker. Kendi değerlerini korumak ve kendini haklı çıkarmak için şiddete başvurmaktan kaçınmıyor. Yaratıkçık olarak adlandırdığı Atshelilerin bulundukları gezegenin asıl sahibi olması umurunda değil. Umurunda olan tek şey gezegeni sömürmek.
İnsanlar kendi dünyalarında orman kalmadığı için başka gezegenlere gidip ormanları kesiyor ve kereste elde ediyorlar. 4 yıl öncede Atshelilerin gezgenine yani Yeni Tahiti'ye gelmişler. Yeni Tahiti'nin ataerkil bir toplumu yok. Onlarda kadınlar yönetimde ön plana çıkıyor ve hatta insanların gezegenlerine erkekleri değil kadınları göndermeleri gerektiğini düşünüyorlar. Çünkü onlara göre göç edilecek yeri kadınların hazırlaması gerektiğine inanıyorlar; yuvayı dişi kuş yapar misali.
Atshe dilinde çöl kelimesinin bir karşılığı yok, çünkü onların dünyasında çöl yok. Ağaçlar onların dostu, yuvası. Yeni Tahiti'nin özü orman ve insanlar ormanlarını, yuvalarını yok ediyor. Atshe dilinde dünya kelimesi aynı zamanda orman anlamına da geliyor. Yani orman onlar için hayat demek. İnsanların aksine ormanları kesip ev yapmıyorlar, ormanları evleri olarak görüyorlar. Köylerinin, şarkılarının adları ağaçlarla ilgili oluyor.
Kitapta mükemmel karakter diye bir şey yok. Selver ve Lyubov kitabın iyi karakterleri olsalar bile mükemmel değiller. Le Guin belki de insanlığın içindeki şiddeti yansıtmak için şiddet dolu bir roman yazmış. İnsanların sadece kendilerinden olanı kabul ettiğini ve diğerlerini ötekileştirdiğini göstermiş. Nüfusu 3 milyon olan Atsheliler ile birkaç bin insanın savaşını anlatmış kitabında. Aslında kitapta bir ırka öldürmeyi öğreten insanlık anlatılıyor diyebiliriz.
Kitabın Vietnam Savaşı'na göndermelerde bulunduğu bariz biçimde belli oluyor. Ancak kitap sadece bununla kalmıyor, Kızıl Derililerin de aynı şeyleri yaşadığını ima ediyor. Kitabında dünyamızda yaşadığını bildiğimiz tipte karakterler anlatılıyor, yani uzak gelecekte böyle şeylerin yaşanması acı bir şekilde olasılıklar dahilinde.😔 Güzel bir kitaptı, 130 sayfa birkaç saat içinde bitiyor zaten ve yazar ilk bölümden sonra şimdi ne olacak sorusunu okuyucunun kafasına sokmayı başarmış. Gelecek güzel günlerin bizi beklemesi dileğiyle...
Bir sonraki kitapta görüşmek üzere.❤
Devamını Oku »