Kitap Fiyatı: ₺ 21,94 [ 01/09/2018 ] - Kitapyurdu
The Handmaid's Tale, dizisi ile hem okuyucuların hemde dizi seyircilerinin dünyasında büyük bir ün sahibi oldu. Ancak ben her zaman olduğu gibi kitap, diziyi döver diyerek hem diziyi izledim hem kitabı okudum. Doğrusu dizi daha iyi olamaz gibi geldi bana, ama kitap, tabiki de diziyi döver. 😁
Margaret Atwood, ütopya ve distopyayı birleştirerek 'üstopya' adını verdiği romanlar yazıyor. Açıkçası ben bu kitabın ütopik bir tarafını göremedim. Benim için tamamen distopik bir kitaptı. ☁
Gilead Cumhuriyeti oldukça katı bir şekilde yönetildiği için insanlar fısıldayarak konuşmaya, içlerinden geçenleri anlatmaya korkuyorlar. Kitabımız da zaten Fredinki'nin (dizide Offred) monologlarından oluşuyor aslında. Karakterimizin asıl adı June, ancak Komutanı Fred'in damızlık kızı olduktan sonra Fredinki oluyor. Hiçbir Damızlık Kız birbirinin gerçek adını bilmiyor. Çünü gerçek adlarını birilerine söylemek rejime isyanla eş anlamlı ve bunun sonu da duvarda asılmak. Ve June, her şeye rağmen yaşamak istiyor.
" Birden fazla özgürlük çeşidi vardır, derdi Lydia Teyze.* Bir şeyler yapma ve bir şeylerden sakınma özgürlüğü. Anarşi günlerinde, bir şeyler yapma özgürlüğü vardı. Şimdiyse size sakınma özgürlüğü veriliyor. Azımsamayın bunu sakın. "
(*Lydia Teyze, Kırmızı Merkez'de Damızlık Kızları eğiten kadın.)
Anarşi günleri ile kastedilen zaman diliminin günümüz olduğunu söyleyebiliriz. Kadınların erkeklerle eşit olduğu günler kastediliyor yani. Sakınma özgürlüğü nedir peki? Hiçbir erkek yolda yürürken size laf atamaz mesela. Çünkü sonunda kesinlikle kötü bir şeyler olur. Bu güzel evet, kadınlar yolda rahatsız edilmeden yürüyebilirler. Ama o yolda nasıl yürüyorlar? Bir kere yolda yürümek için kesinlikle belirli saatleri var, başları eğik olmak zorunda. Ayrıca Damızlık Kızlar ikili gruplar halinde yürümek zorunda ki birbirlerini gözetleyebilsinler. Muhteşem bir gözetleme sistemi kurmuşlar. Herkes, herkesi ispiyonlayabilir; kimse güvenilir değil.
Özgürlük ve insanların asimile edilmesi kitapta çok net aktarılmış. Bir gün alışveriş yolundayken bir grup turist görüyorlar. Etek boyu hemen diz altında, topuklu ayakkabı giymiş, siyah saçlı, kırmızı rujlu Japon turistler June'u ve alışveriş arkadaşını hem büyülüyor hemde tiksindiriyor. Sonra da şöyle düşünüyor:
" Büyülendik, ama tiksindik de. Çıplak gibiler. Çok kısa sürmüş fikrimizi değiştirmemiz, bu tür şeyler hakkında. Sonra düşünüyorum: Eskiden bende böyle giyinirdim. Özgürlüktü bu. "
" Şimdi bütün çocuklar isteniyor, ama herkes tarafından değil. "
Gelelim Damızlık Kızlar'ın varlık amacına: Bir şeyler yapma özgürlüğü varken nüfus tehlikeye girmiş. Gerek doğum kontrol yöntemleri gerek kürtaj ve gerekse besinlerdeki maddelerden dolayı doğum ve sağlıklı doğum azalmış. Gilead Cumhuriyeti doğum oranını arttırmak bahanesini temel alarak kadınların bütün haklarını ellerinden alıyor ve onları erkeklerin insafına bırakıyor.
Tabi Damızlık Kızlar'ı hem erkeklerin hemde Eşler'in insafına bırakıyor. Evli ve yüksek konum sahibi ancak çocuk sahibi olamamış çiftlere Damızlık Kızlar atanıyor. Onlardan çocuk doğurup, aileye bırakıp başka bir ailede aynı şeyi yapmaları bekleniyor. Ve çocuğu olan kişiler diğer herkes tarafından hasetle karşılanıyor. Çünkü sonunda çocuk sahibi olan adam daha da yüksek bir mevkiye kavuşuyor, hayat standartları yükseliyor.
" Ne mezar taşlarına ne de kiliseye iliştiler. Onları rahatsız eden şey, daha yakın tarih. "
Gilead Cumhuriyeti geleneksel değerlere dönüyor. Cumhuriyet dediğime bakmayın, lafta cumhuriyet. Erkek egemenliğini geri getirip kadınları ikinci ve Damızlık Kızları da üçüncü sınıf vatandaş yapıyorlar resmen. Yazmayı bırakın okumayı bile yasaklıyorlar kadınlara. Kadını kendi vücudundan tiksindiren bir anlayış yaymayı amaçlıyorlar. İnsanları beynini adım adım yıkıyorlar. Kutsal kitapları İncil'de yazmayan şeyleri yazıyormuş gibi yayıyorlar. Ki bunlar her zaman kadınların kötülüğüne oluyor.
Yazar vaiz verenleri önceki zamandaki işadamlarına benzetiyor. Bunu okuduğumda ilk aklıma gelen şey savaş çıktığında insanlara cennetten toprak satan din adamlarıydı. O zamanlara dönülmek, insanlar, özellikle kadınlar kontrol altına almak isteniyor.
" Umut yok. Nerede olduğumu biliyorum, kim olduğumu ve günlerden ne olduğunu. Böylece sınıyorum kendimi, aklım başımda. Akıl sahip olunacak değerli bir şey; bir zamanlar insanların para biriktirdiği gibi biriktiriyorum onu. Saklıyorum, zamanı geldiğinde, elimde yeteri kadar olacak. "
Umut yok dese bile zamanı geldiğinde diyerek içinde bir umut besliyor June. Zaten başka nasıl aklını kaçırmadan yaşayabilir ki?
Öncelikle bazıları için büyük bir spoiler kabul edilebilecek bir şey söyleyeceğim; bu bir kurtuluş kitabı değil. Durum kitabı. İçinde kurtulmak için örgütlenme, hararetli tartışmalar yok. Elbette rejim içinde olan ufak tefek hareketlilikler aktarılıyor ancak bu kitap özellikle bunları anlatmak için yazılmamış.
Bunun dışında ben dizide June karakterini hiç sevmemiştim, hatta uyuz olmuştum. 😁 Çok hareketsiz ve şapşal gelmişti bana. Ama okuyunca anladım içindeki hareketliliği, bedenini uysallaştırıp içinden nasıl isyan ettiğini.
Kitabın özellikle kadınlar tarafından okunması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü günümüzde de kadın ve erkek bir mücadele içinde, bu kadar keskin değil tabiki. Ancak kadınları kendilerine getirecek ve bence haklarını daha da tutkulu savunmalarını sağlayacak muhteşem bir kitap Damızlık Kızın Öyküsü.
" Nolite te basterdes carborundorum. "*
*O piçlerin seni unufak etmelerine izin verme.
Bir sonraki kitapta görüşmek üzere.❤