27.07.2019

SİYAH ELBİSENİN İTİRAFLARI ~ ELİZABETH BOYLE

  Kitap Fiyatı: ₺  11,88 [ 06/09/2017 ]  - Kitapyurdu    

 Aksiyonu ve heyecanı bol bir tarihi aşk kitabıyla karşınızdayım.Zaten Thalia Langley'den de daha farklı bir şey bekleyemezdik, öyle değil mi? 😁 Serimiz:

1)Evcilik Oyunu (Yorum için tıklayınız.)
2)Serserim Benim (Yorum için tıklayınız.)
3)Mektubumu Aldın mı? (Yorum için tıklayınız.)
4)Siyah Elbisenin itirafları
5)Kırmızı Elbisenin Hatıraları
6)How I Met My Countess
7)Mad About The Duke
8)Lord Langley Is Back In Town
8.5)Mad About The Major
 Thalia Langley, ikizi Felicity'nin otoriter tavrının aksine daha rahat bir yaşamı benimsemiş. Bir erkeğe ihtiyacı olduğunu reddeden Tally, kuzeniyle birlikte oyun yazıyor. Tally, ikizinin inatçı doğasıyla başa çıkmaya çalışsa bile çoğu zaman onun isteklerine boyun eğmek durumunda kalıyor. Rahip Milo Ryder ile ilgilenmesi için 'emir' aldığında da başka çaresi kalmıyor.

 Kendini bir rahip olarak tanıtan ajan Lord Larken, hapishaneden kaçırılan Dashwell'i bulmak için görevlendirilmiş. Dashwell, Philippa'nın yani canım Pippin'in biricik aşkı olduğu için kızlardan şüpheleniyorlar.

 Tally, Larken'i ilk gördüğünde, bir beş saniye kadar, hayallerindeki gizemli adamı bulduğunu düşünüyor. Onun bir rahip olduğunu anladığında ise dehşete düşüyor diyebiliriz. 😅

 Taşınırken kendi sandığını kaybeden Tally, yanlışlıkla başka birinin sandığını alıyor. Ancak içinde bulduğu muhteşem eşyalardan sonra sandığı geri göndermiyor. Bu eşyalara siyah elbise de dahil.☘ Oldukça hayalperest bir kişiliğe sahip olan Tally, siyah elbisesiyle rahibin sakladığı gizemli kişiliğini ortaya çıkartmak istiyor.

 İstihbarat şefinin görevlendirdiği Lord Larken ise pervasız kişiliği nedeniyle uzaklaştırılmış bir isimdir. Lord Larken babasının adını temizlemek için intihar görevleri olarak adlandırılabilecek imkansız görevleri almaktadır. Ancak bu vaat hiç yerine getirilmemiş ve Lord Larken sürekli aynı şekilde kandırılmış. Tally ile en büyük ortak noktası ise ikisinin de uyumsuz olması.

 Larken ile Tally'nin karşılaşmasıyla heyecanlı bir aşk hikayesi başlıyor. İki uyumsuzun birbirine nasıl uyum sağladığı anlatılıyor. Pippin ve Dashwell'in de arka planda anlatılan bir hikayesi var ve önümüzdeki kitap onların aşk hikayesini anlatıyormuş. (Sonunda! 👧)
Aksiyonu bol romantik bir aşk romanı. Kitapta heyecan hiç bitmiyor ve dili de oldukça eğlenceli. Yani bir insanı kitaba çekmek için gereken bütün ögelere sahip.😉

 Bir sonraki kitapta görüşmek üzere.❤ 
Devamını Oku »

13.07.2019

PALTO ~ NİKOLAY VASİLYEVİÇ GOGOL

 1842 yılında yazılmış bir kitabın 2019 yılındaki gerçekliği yansıtıyor olması yazar için hayranlık verici olsa da toplum için acı bir durum. 1842 yılından bu yana zihniyetin değişmediğini gösteren ve güncelliğini hiç yitirmeyecek bir kitap olabilir Palto.

 " Yaşamındaki bu "aynı"lıklardan olsa gerek, sonra sonra insanlar onun üniforması içinde ve kafasındaki keliyle zaten bu iş için hazır bir şekilde dünyaya geldiğine inanmaya başladı. " 


 Devlet dairelerinden birinde sıradan bir kalem memurudur Akakiy Akakiyeviç. 23 martta bir gece yarısı dünyaya geldiğinde önce takvimdeki isimlere bakmış annesi, beğenmeyince de babasının adını vermiş çocuğuna. O kadar sıradan bir adam Akakiy Akakiyeviç.
 Ama yaptığı işi, yazıları-mektupları temize çekme, mükemmel yapan bir adam. İşine de oldukça bağımlı; bağlı değil, bağımlı. Yatıp kalkıp bir şeyleri temize çekme aşkıyla yanıp tutuşuyor.
 Ancak bu iş aşkı, iş arkadaşlarının ona saygı duymasını sağlayamıyor. Akakiy Akakiyeviç, iş arkadaşları tarafından dalga geçilen, bir nevi onların zorbalıklarına katlanmak zorunda kalan zavallı bir adam. En çok da eskimiş incecik kalmış olan paltosunu dillerine doluyorlar. Sabahlık, diyorlar ona. Oysa yeni bir palto yaptırmak çok pahalı. Yine de buna mecbur kalan Akakiy Akakiyeviç aylarca tasarruf yaptıktan sonra yeni bir palto edinebiliyor. Ancak bu paltoyu yaptırmaya karar verdiği andan itibaren zihni sürekli paltoyla meşgul olmaya başlıyor.
 Ve yeni paltosu yapıldığında dış dünyaya kapattığı kapılarını, iş arkadaşlarının baskısıyla, açıyor. Bu andan itibaren başına ne geldiyse tecrübesizliğinden, diğer insanlarla iletişimsizliğinden kaynaklanıyor. Bir noktadan sonra basit bir palto aracılığıyla halkın polise güveninin olmadığını anlatıyor Gogol. Devletin halkla arasındaki sıkıntıyı güzelce betimliyor.
 Kısacık ama düşünce yükü olarak ağır bir eser. Dönemin sosyolojisinin oldukça güzel anlatıldığını, devlet dairelerinin birinde lafı ile bile, düşünüyorum. Birden fazla probleme değiniyor yazar ve okuyucusunun bir şeyleri fark etmesini istiyor. Öylesine yazılmış bir metin değil Palto, bir şeyler yanlış gidiyor demek için yazılmış.

 Bir sonraki kitapta görüşmek üzere.❤ 
Devamını Oku »

27.06.2019

MEKTUBUMU ALDIN MI? ~ ELİZABETH BOYLE

   Kitap Fiyatı: ₺ 5 [ 08/05/2019 ]  - NadirKitap  

 Mektubumu Aldın Mı, Elizabeth Boyle'un The Bachelor Chronicles serisinin üçüncü kitabı olarak karşımıza çıkıyor. Ve bu kitapta çöpçatanımızı evlendiriyoruz!!! 😁 Önce seri sıralaması:

1)Evcilik Oyunu (Yorum için tıklayınız.)
2)Serserim Benim (Yorum için tıklayınız.)
3)Mektubumu Aldın mı?
4)Siyah Elbisenin İtirafları (Yorum için tıklayınız.)
5)Kırmızı Elbisenin Hatıraları
6)How I Met My Countess
7)Mad About The Duke
8)Lord Langley Is Back In Town
8.5)Mad About The Major
 Serinin en çok merak ettiğim kitabıydı Mektubumu Aldın Mı. Çünkü herkesin en sevdiği ve en çok eğlendiği kitap olduğuna dair yorumlar okumuştum. Şunu belirteyim; çok eğlendim, evet ama Serserim Benim kadar değil.
 Küçük bir çocukken olmak istediği düşes hayallerine hiç bu kadar yakın olmamıştı Felicity, ama bundan bihaber!😁 Felicity Langley, Serserim Benim kitabında Jack'in ona tavsiye ettiği Standon Markisi'ne yani gelecekte Hollindrake Dükü'ne bir mektup yazıyor ve bu mektupta düşes olmak istediğini evlenme teklifi ederek açıkça söylüyor.
 Ancak bu mektup sahibinin değil, Standon Markisi'nin dedesinin yani Hollindrake Dükü'nün eline geçiyor. Yaşlı adam bu küstah kızın torununu yola getirebilecek tek kadın olduğunu düşünerek Felicity ile 4 yıl boyunca mektuplaşıyor ve resmi olmasa da bir nişan sözü veriliyor.
  İlk mektuptan 4 yıl sonra Hollindrake Dükü vefat ettiğinde Standon Markisi 12 yıl boyunca uğramadığı şehre unvanını almak için geri dönüyor ve nişanlı olduğunu öğreniyor! Ve ilk yaptığı iş, üstünü bile değiştirmeden, bu nişanı iptal ettirmek için gecenin bir yarısı Felicity'nin kapısına dayanmak oluyor.

 " Deli tutkular ve "ilk görüşte aşk" fikri tam da oraya aitti, bir kitabın sayfaları arasına. "  


 Felicity kırmızı çoraplarıyla kapıyı açtığında gece gelen bu yakışlıklı ama pespaye adamın yeni uşakları olduğunu düşünüyor ve konuşmasına fırsat bile vermeden onu işe alıyor. Felicity'den etkilenen ve bir miktar da korkan (😂) dük, Mayfair Köşkü'nden bir uşak olarak ayrılıyor. Ertesi gün bu yanlış anlaşılmayı düzeltmek için geri dönüyor, ancak Felicity onu bir uşak olarak çalıştırmaya başladığında elinden pek bir şey gelmiyor. Aslında kendisi de bir süre sonra bu işi eğlenerek yapmaya başlıyor.
 Hollindrake Dükü'nün herkese ona seslendiği takma adıyla sesleniyor kızlar ona: Thatcher. Thatcher, işe zamanında gelmeyen, biraz asi olan bir uşak. Ancak Felicity onun 'küstahlıklarını' savaştaki geçmişi ve onu diğer asillerin yanında iyi gösterdiği için kalmasına izin veriyor.
 Felicity'nin bu kadar konum meraklısı olması insanı rahatsız etmiyor. Çünkü kendine göre haklı nedenleri var. Öncelikle diğer insanların artık onu çekiştirip durmasını, saygısızlık etmesini istemiyor ve eğer bir düşes olursa herkesin ona saygı duyacağı kesin. Ayrıca kız kardeşi ve kuzeni için de iyi bir hayat elde etmek istiyor ve bir düşes olmak bunun en kolay yolu. Felicity'nin (bu amaç için) en iyi özelliği ise aşka inanmaması. Aşk ona göre saçmalıktan başka bir şey değil.
 Ta ki Thatcher'ı görene kadar. Onu gördüğü ilk an içten içe Hollindrake olmasını diliyor. Thatcher ise büyükbabasının seçtiği kızın Felicity olamayacağından o kadar eminken bile onun yanından ayrılamıyor.
 Pippin ise hala arka planda Dashwell ile bir şeyler yaşıyor ama bunlar çok küçük parçalar. Onların hikayesini öğrenmek için Kırmızı Elbisenin Hatıraları'na kadar beklemem gerek. Ama şunu da itiraf etmeliyim ki çok büyük spoiler yedim ve bu yüzden çok üzüldüm.

 Çok eğlenceli, tatlı, hayatın gerçeklerinin de olduğu, kadınların konumunu da az biraz görebileceğimiz bir tarihi aşk romanıydı. Ben çok severek okudum. Elizabeth Boyle'un kalemine sağlık. Umarım kalan kitapları da bir an önce çevirilir.

 Bir sonraki kitapta görüşmek üzere.❤ 
Devamını Oku »

25.06.2019

OKUMADIĞINIZ İÇİN TEŞEKKÜRLER ~ DUBRAVKA UGRESİÇ

 " Kişisel olarak ben ne bir göçmen ne mülteci ne de sığınacak yer arayan biriyim. Bir noktada, ülkesi artık kendisine ait olmadığından daha fazla orada yaşamamaya karar vermiş biriyim. "

 Kitap Fiyatı: ₺ 6,30 [ 29/04/2016 ] 

 Dubravka Ugrešić, aslen Doğu Avrupalı bir yazar. Yugoslavya'da doğup bir anda Hırvat olmuş bir insan. 1991'de çıkan iç savaşta savaş ve milliyetçi karşıtı olması nedeniyle birden vatan haini ilan edilip yaşamı zorlaştırılmış. 1993 yılında duruma daha fazla katlanamayıp Hollanda'ya taşınmış, tek başına. Kitabında da bu durumun onu nasıl etkilediğini okuyucusuna anlatıyor. Resmi olmasa da ülkesinden sürgün edildiğini söylüyor ve sürgünü iyi ve kötü yanlarıyla değerlendiriyor.
 Sürgünde yalnız kadın bir yazar olmanın ona getirdiklerini ve götürdüklerini anlatıyor. Sürgünün aslında bambaşka bir yaşama ulaşma ve alışılmış normlardan uzaklaştırarak bir özgürleşme alanı tanıdığından bahsediyor. Sürgün, insanın tamamen kendisiyle kalmasına vesile oluyor. Günümüzde ise bir insan için cehennem tam olarak budur: Tamamen kendinle başbaşa kalmak.

 " Kitabevleri de vitrinleri ışıklandırılmış süpermarketlere benziyor artık. Ürünleri kaliteliymiş gibi görünüyor ama lezzetleri hayal kırıklığına uğratıyor. "


 Edebiyat günümüz koşullarıyla sadece soyut ve kültürel bir değer değil, edebiyat artık bir piyasa haline dönüşmüş durumda. Ve piyasanın amacı da para kazanmaktır. Bu amaçla edebiyat adı altında metinler üretilmeye başlandı artık. Bu metinler de çoksatarlar örnek alınarak yazıldığı için de piyasada tektipleşme başladı. Artık yeni çıkan kitaplar birbirlerinin neredeyse aynısı, aynı şeyin laciverti, sarısı, beyazı, moru vs.
 Müzik piyasası gibi. Serdar Ortaç'ın dediği gibi 8 nota olduğu için değil, o tarz müzikler çok sattığı/dinlendiği için hep aynı tarz müzik çıkıyor piyasaya. Şimdilerde üçüncü yenici akımı denilen bir şey çıktı. En başında sadece kendi zevkleri için müzik yapan bu sanatçıların tarzı şimdilerde kopyalanmaya başlandı bile. Bu açıdan edebiyat da müzikle aynı kaderi paylaşıyor.

 " Yazar olmuş biri olarak bir gün futbolcu olabileceğimi düşünmüyorum; ama her futbolcu kolaylıkla benim alanıma, edebiyata adım atabilir. " 


 Piyasa dediğimiz şey para kazandırdığı sürece kapılarını herkese açar. O yüzden bir yayınevi internet fenomeninin kitabını basıp Gorki'nin kitabını basmayabilir. Çünkü o internet fenomeni ona daha fazla para kazandıracaktır. Bu da yazarın kitapta yüksek kültür olarak bahsettiği şeyi aşındırır.
 Günümüzde kitaplarda önemli olan gerçekliği anlatmasıdır. Yani sıradan bir insan nasıl olur da dünyanın en büyük şirketini kurar vs gibi kitaplar. Peki ama bu kitaplar gerçekliğin ne kadarını yansıtıyor? Ayrıca insanları kitap yazmaya iten bir başka şey de vaat ettiği sonsuzluktur.

 Günümüz piyasası, edebiyat piyasası özelinden yola çıkılarak eleştirilmiş. Televizyon Öldüren eğlence ile paralel bir seyirde olduğunu söyleyebilirim. Zaten kitabın referans alındığı küçük bir bölüm de var. (Televizyon Öldüren Eğlence yorumu için tıklayınız.) Bunun dışında pek çok şeyden bahsediyor. İnsanın kendisinden memnun olmadığını ve sürekli kendisiyle oynadığından, kültürün öngörülemez dönüşümünden, Doğu Avrupalı bir yazar olmaktan ve gittiği ülkede kendi ülkesini herkesten çok savunmak zorunda olmasından. Dünyanın nereye gittiğini daha iyi anlamak için okunması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum.

 Bir sonraki kitapta görüşmek üzere.❤ 

Devamını Oku »

22.06.2019

BİR KEDİ, BİR ADAM, İKİ KADIN ~ JUNİÇİRO TANİZAKİ

 " Başka manasız isteklerde bulunmayacağım, her şeyden geçtim, yenildim, aşağılandım ama yine de katlandım. Bu kadar büyük fedakarlığın karşılığında ufak bir kediyi istemek çok mu? " 

   Kitap Fiyatı: ₺ 8 [ 08/05/2019 ]  - NadirKitap  

 Lili, Avrupalı ve sahibi Şozo tarafından çok şımartılmış bir kedicik. Şozo dünyadaki her şeyi bir yana kedisi Lili'yi de öteki yana koyuyor. Şozo ilk eşi Şinako'dan ayrılıp anne tarafından kuzeni olan Fukuko'yla evlenmiş. Şinako, Şozo'dan kediyi istemiş ancak eski kocası, yeni karısı Fukuko'nun kediden ayrılmak istemediğini bahane etmiş. Şinako da çözümü Fukuko'ya mektup yazmakta bulmuş.
 Şinako, aslında evlendiklerinde kediden pek haz etmeyen bir kadın. Şozo'nun kendisinden çok kedisiyle ilgilenmesinden rahatsızlık duyuyor ve bu konuda pek çok tartışma yaşıyorlar. Yeni karısı Fukuko, kuzenini sık sık misafirliğe çağırıp karısının bu konuda saçma davrandığına dair telkinler veriyor. Şozo'nun annesi Orin ve şimdiki yeni karısı, aynı zamanda kuzeni, Fukuko bir olup Şozo'yu Şinako'dan ayırıyor.
 Orin'in bunu yapmaktaki amacı zengin olan Fukuko'nun parasından faydalanmak. Fukuko ise biraz hoppa bir kız olarak adı çıktığı için evlenebileceği tek erkeğin kuzeni Şozo olduğunun bilincinde.
 Şozo, annesinin tesiri altında yaşayan, hala büyüyememiş ve kuralları sadece Lili için çiğneyebilecek 30 yaşına gelmiş bir adam olarak görünüyor. (Bu konuyla ilgili çok fena ters köşe oldum, o yüzden herkesin bunu okuyarak öğrenmesini istiyorum, spoiler yok! 😅)
 Şinako'nun mektubunda kedinin evin içinde Şozo için karısından daha önemli bir varlık olduğuna dair yaptığı vurgular Fukuko'nun da aklını çeliyor. Mektubu okuduktan sonra kedinin kendinden önemli geldiğini fark ediyor ve Lili'nin Şinako'ya gönderilmesini istiyor. Hatta Fukuko ya Lili ya da ben, diyerek Şozo'yu terk etmekle bile tehdit ediyor.

 " Önceliği, ne olursa olsun karşısındakini üzmekten kaçınmak, köşeye sıkıştırılana kadar tepkisiz kalmaktı. " 


 Lili, Şozo için sadece bir kedi değil; bu dünyada gerçek kimliğini ortaya koyabildiği, onunlayken kendi olabildiği tek varlık. O yüzden Lili, hayatındaki her şeyden değerli. Ben Şozo'nun Lili'yle iken kendini yalnız hissetmediğini düşünüyorum. Hayatındaki diğer insanların aksine Lili onu kontrol etmeye çalışmıyor, beraber oyun oynuyorlar. Birbirlerini sadece seviyor ve bu sevgiyi de çekinmeden gösterebiliyorlar. Yani Lili, Şozo'nun hayatındaki boşlukları dolduruyor ve bu onu her şeyden önemli hale getiriyor. Oysa insanlar etrafındayken Şozo kendi isteklerini ortaya koyamıyor. Çünkü onların istekleri, Şozo'nunkilerden daha kıymetli oluyor.

 Okuduğum ilk Tanizaki kitabıydı ve kitaba bayıldım! Özellikle beni ters köşe ettiği yerde ben neden bunu düşünemedim ki, dedim. Yazarın maddi zorluklar nedeniyle üniversitedeki edebiyat eğitimini yarıda bırakmak zorunda kaldığını öğrenmek beni üzdü açıkçası. Ama sevdiği şeyin peşinden gitmesi, ipin ucunu bırakmaması sayesinde ülkesinde oldukça önemli ödüller kazanması beni daha da çok sevindirdi. Bu kitaptan sonra Japon edebiyatından okumaya devam edeceğim bir yazar daha oldu.
İnsanları anlamak, farklı bir bakış açısına sahip olmak adına benim için çok kıymetli bir kitaptı.

 Bir sonraki kitapta görüşmek üzere.❤  
Devamını Oku »