Kitap Fiyatı: ₺ 9,90 [ 29/12/2017 ] - İdefix
Yazarın okuduğum ilk kitabı olan Kız Kardeşim İçin, insanın üzerinde çok büyük bir etki bırakıyor. Kitap bittikten birkaç gün sonrasında bile kitabı düşünmek içimin burkulmasına neden olduğu için bunu rahatlıkla söyleyebiliyorum.
Kitap karakterlerin dilinden anlatılıyor. Yani her bölümü farklı bir karakter anlatıyor. Böylece hem bütün karakterleri anlıyoruz hem de olaya farklı açılardan bakabiliyoruz.
Baş karakterimiz Anna Fitzgerald. Ailenin en küçüğü ve hayatını ablasına bağlı olarak yaşayan 13 yaşında bir kız. Anna, kitaptaki deyimle, özel tasarım bir bebek. Genleri ablasının genlerine birebir uyan bebek olduğu için doktorlar tarafından seçilmiş. Anna'nın dünyaya gelme hikayesi böyle. Onun kafasını kurcalayan şey de biraz bu durum biraz da ailesinin ona davranma şekli.
Eğer Kate kanser olmayasaydı doğmayacak olan Anna'yı annesi ne kadar seviyor? Fikrimi sorarsanız Kate'i sevdiği kadar değil. İşte bu insanın içini acıtıyor. Anneleri Anna'yı, Kate için özel bir ilkyardım çantasıymış gibi yanında taşıyor. Anna bu durum için kitapta şöyle bir laf ediyor: " Dünyaya gelmemin tek sebebi Kate için bir hücre tarlasına ihtiyaç duymuş olmaları gerçeği. "
Anne babaları için Kate her şeyden önce geliyor. Oğullarının eve sarhoş gelmesini, uyuşturucu kullanmasını görmezden geliyorlar. Çünkü Kate kanser olmuş. Aslında Kate artık kanser değil, ancak gördüğü tedaviler neticesinde böbrekleri iflas etmiş ve yeni bir böbreğe ihtiyaçları var: Anna'nın böbreğine.
Anna bu noktada harekete geçip ailesine dava açıyor. Kendi bedeni üstünde söz hakkı olsun istiyor. Açıkçası bana oldukça makul geldi. Ancak annesi Sara bu haber karşısında çıldırıyor ve küçük kızına tokat atmakta sakınca görmüyor. Bunun için özür dilememesi beni tabiki daha çok çıldırtıyor. Yani Anna'yı hiçbir zaman kendi kızı, canının bir parçası olarak gördüğüne inanmadım ben. O sadece Kate için yaşayan bir varlıkmış gibi davranıyor. 9 aylık bebeğine bir kere bile isim düşünmemiş olan bir kadın. Onun içn hiç hayal kurmamış. Yani Sara için varsa yoksa Kate. Kitabın sonunda bile Anna'yı Kate kadar sevdiğine inanmadım...
Bu durumdan elbette en büyük oğulları Jesse de nasibini almış. Kriz anlarında kenara itilen hep ilk önce Jesse olmuş. Ama Jesse bu yüzden ne kadar üzüldüğünü, kırıldığını belli etmiyor. Sadece dikkat çekmeye çalışıyor. Ama bunu da başaramıyor. Sara ve Brian, Jesse ve Anna'yı ne kadar kırdıklarının, onlara ne kadar kötü davrandıklarının farkında değil. Aslında Brian bu durumun farkında ama elini taşın altına sokma konusunda çok istekli değil. İki çocuğunu dışlayan ve dünyayı hasta kızlarının etrafında döndürmeye çalışan anne babalar onlar.
Ancak burada gerçekten sömürülen, hokey takımı için on beş günlüğüne kampa bile gönderilmeyen Anna. Ki hokey Anna'nın hayatında gerçekten kendi seçtiği tek şey. Yaptıklarının kendi doğası olup olmadığını bile bilmeyen küçük bir kız. Kate hasta olmasa insanlar bana nasıl davranırdı, düşüncesiyle boğuşuyor bazen. Ama Kate hasta olmasa o doğmayacaktı bile. Jesse ve Anna birbirini anlıyor. Çünkü aslında onlar aynı şeylerle boğuşan iki kardeş. Aciz melek Kate'in aksine (ki melek değil, iyi ve kötü yanları olan sıradan bir insan), Jesse ve Anna kendi başlarının çaresine bakabilir.
Kitap çok gerçek ve acı verici. Çünkü kendinizi Anna'nın yerine koyunca bütün bunlar bana yapılsa nasıl hissederdim sorusunun cevabı hoş değil. İnsan kardeşi için canını bile verir, burada da olay aslında böbrek değil.
500 sayfalık okuması muhteşem bir kitap. Kız Kardeşimin Hikayesi (My Sister's Keeper) olarak filmi de yapılmış bir kitap. Açıkçası oturup filmi henüz izlemedim ama şöyle bir göz attım ve beğendiğimi söyleyemeceğim. Filmde birkaç şey değişik gibi geldi bana ve filmi izleyenlere kesinlikle kitabı da okumalarını tavsiye ederim. Çünkü 500 sayfayı iki saatte kimsenin anlatamayacağna inanıyorum.
Yarın Dünya Kanser Günü. Kanser sadece hastaları değil, çevresindekileri de etkileyen berbat bir hastalık. Bu kitap da buna farkındalık yaratıyor. Evet, kanser hastaları acı çekiyor ama etrafındakiler de acı çekiyor. 4 Şubat kansere karşı mücadeleyi hiç bırakmamamız gerektiğini bize hatırlatan bir gün. Çağımızın en korkunç hastalığı karşısında kenara çekilmeyip harekete geçmemiz gerekir.
Sağlıklı günler.
Bir sonraki kitapta görüşmek üzere. ❤
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder