28.04.2018

HER ŞEY GEÇİP GİDER ~ VASİLİ GROSSMAN

" Evet, her şey geçip gider, her şey değişir, aynı katara iki kez binmek olanaksızdır. "


   Kitap Fiyatı: ₺  14,63 [ 03/03/2018 ]  - Kitapyurdu    

 Vasili Grossman'dan okuduğum ilk kitap oldu Her Şey Geçip Gider. Grossman, yüreğini ortaya koyup yazan bir yazar. Kendi geçmişinin etkilerinden kurtulamamış ve içindeki yaraları iyileştirmek için belki de, yaşadıklarını kitaplarına akıtan bir yazar.
 Her zaman duyduğumuz Nazi kamplarını değil, Rus kamplarını anlatan, gerçeklerle örülmüş bir roman elimizde tuttuğumuz bu kitap. Roman demek ne kadar doğru bilmiyorum; çünkü Vasili Grossman gerçek tarihlerle ve olaylarla yazmış kitabını. Sadece bir karakter eklemiş tarihe, hepsi bu.
 Bir Ukrayna Yahudisi olan Grossman, hem Nazilerin hem de komünizmin cefasına katlanmak zorunda kalmış bir adam. Her Şey Geçip Gider'in tamamlanamamış bir roman olduğunu söylemek mümkün; çünkü yazar kitabını hala gözden geçirirken vefat ediyor.
 1917 Ekim Devrimi. Özgürlük için atılan bir adım olduğunu sanmıştı herkes. Oysa başlarına gelecek felaketlerden haberleri yoktu.


" İlerleme kurban ister. "


 Kitapta Stalin'in ölümünden sonraki dönemde çalışma kampından dönen İvan'ın aklına gelen hatıralar anlatılıyor. Hatıralar güzel olmalıdır, değil mi? Hani insan yaşlandıkça anımsayıp yüzünü gülümsetmelidir. Ama 30 yıl boyunca hapishane hapishane, kamp kamp dolaşan İvan'ın hatıraları acı, keder, zulüm dolu. Özgürlüğe koştuklarını zannederken nasıl prangalara yakalandıklarını anlatıyor. İşin kötüsü de bu kitapta yazanların gerçekten yaşanmış olması.
 Ukrayna'da bir köy gerçekten de açlığa terk edildi. Kıtlık haberlerini gerçekten de bütün dünyadan sakladı SSCB. Kendi halkına baş düşmanına davranır gibi davrandı. Özel hayatlarını kamusallaştırmak istedi, böylece ülke çapında bir denetim mekanizması kuracaktı. Şehirde yaşayanların köylerde olanlar umurunda değildi. Çalışma kampına asılsız ihbar yüzünden gönderilen komşuları umurlarına değildi. Onlara bir şey olmuyordu ki olsa bile bazıları kurunun yanında yaş da yanar mantığıyla sesini çıkarmıyordu. Çünkü onlar özgürlüğe, mutluluğa ilerliyordu. Oysa Rusya, köylüsünü köleleştirerek ilerliyordu. Özgürlük falan yoktu.

" İnsanlar Sovyet devletine karşı mücadele ettikleri için hapse atılmamışlarıd, bu insanların Sovyet devletine karşı mücadele edebilme olasılığı vardı. "


 Kampta da, dışarıda da insanlar aynı; daha iyi bir hayat için mücadele ediyorlar. Bazen husumetli oldukları insanları, bazen komşularını, bazen de kıskandıkları insanları ihbar edip kendilerini tatmin ediyorlardı. Çünkü ihbar gerçek de olsa asılsız da olsa ihbar edilen çalışma kampına gideceklerdi. Çalışma kampında yaşananları gerçekten bilseler yine de ihbar ederler miydi? Bence evet, insanoğlu çiğ süt emmiş derler, boşa olduğunu sanmıyorum.
 Çalışma kampları Rusya'nın iklim koşulları en kötü alanlarına kurulur ve mahkumlar köle gibi çalıştıkları, insanlık dışı koşullarda yaşadıkları yerlerdi. Mahkumlar kendi aralarında da birbirlerine üstünlük kurup hayatlarını daha çekilebilir yapmaya çalışıyordu.

 " Devlet bir insandan hiçbir şey alamadığı zaman o insan yararsız biri olur. Onu ne diye okutsun, tedavi etsin ki? " 


 Bu kitap devletin, insanlar olmadan hiçbir şey yapamayacağının kanıtını önümüze koyuyor. Devlete bir şeyler yapma vekaletini bizler veriyoruz. Bu yüzden seçimler çok önemli. Oy vermek kendi isteğini devlete bildirmek demek ama oy verirken neden ince eleyip sık dokumamız gerektiğini bu kitaba bakarak anlayabiliriz. Çünkü Stalin'de seçimle işbaşına gelmiş bir liderdi. Stalin'in "plansız" ölümü köylüleri ve kamptakileri sevindirirken şehirdekileri yasa boğuyor. Çünkü eşitlik vaadiyle başa gelen lider, kendi asiller zümresini oluşturmaya başlıyor ve bunu da köylüleri, mahkumları çiğneyerek yapıyor.
 SSCB medyayı da yönetiyor. Kulaklar (zengin toprak sahipleri), ''gittikten'' sonra ekili alanlar azalmış ve verim düşmüş. Oysa halka yaşamın geliştiğine dair yalan bilgiler veriliyor. Özgürlükleri artmıyor, azalıyor. İnsanlar evlerinde bile dikkatli olmak zorunda. Kısaca herkesin her şeye şüpheyle yaklaştığı bir paranoya dönemi yaşanıyor.

" Ölümsüz devletin tanrısallığı ve yanılmazlığı, meğer insanı yalnızca ezmiyor, onu koruyor, güçsüzlüğünü teselli ediyor, önemsizliğini, hiçliğini mazur gösteriyormuş; devlet sorumluluğun bütün yükünü kendi demirden omuzlarına alıyor, insanların vicdanını ham hayallerinden kurtarıyormuş. "


 Kalemi oldukça güçlü olan yazar dönemin şartlarından dolayı ancak yeni yeni ortaya çıkabilmiş. 1964'te kanserden öldüğünde tek bir kitabı bile yayınlanmamış. Kitaplarına el konulmuş ve hatta dalga geçer gibi kitaplarının ancak 300 yıl sonra yayınlanabileceğini söylemişler.Ancak iki cesur yürek arkadaşı, 1988 yılında iki kitabını yurt dışına kaçırıp bastırmış.
 Kitabın son bölümlerinde Lenin ve sonrası Rus tarihi (bir yorum olarak) anlatılıyor. Yani gerçekten çok bilgilendirici bir kitaptı. Ayrıca kitabın sonunda bahsi geçen kişi, kurum ve kuruluşları açıklayan küçük bir bölüm de koyulmuş.
 Muhteşem bir kitaptı. Çok etkileyici ve bilgilendirici bir metne sahip. Rus tarihini merak ediyorsanız kesinlikle tavsiye edebileceğim bir roman. Çünkü romandan çok bir tarih kitabı ve dili de çok akıcı.

 Bir sonraki kitapta görüşmek üzere.❤ 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder