17.03.2018

PARÇALANMA ~ CHİNUA ACHEBE

 Parçalanma, Chinua Achebe'nin Afrika üçlemesinin ilk kitabı. 1958 yılında yayınlanan kitap 50 farklı dile çevrilmiş. Nijeryalı yazar köklerini objektif diyebileceğimiz bir gözle anlatmış. Nijerya'daki kabile hayatını konu edinen bir roman. Zaten araştırdığım kadarıyla yazar, kitapta anlattığı İgbo halkından geliyor.
 Kitabın ana karakteri Okonkwo, gücüyle ün salmış ve başarısız insanlara tahammülü olmayan birisi. Bunun nedeni ise babasının tembel, başarısız ve herkese borçlu olması. Okonkwo'nun en büyük kabusu babası gibi olmak. Kabilelerinde insanlar birer birey olarak değerlendirildiği için Okonkwo'ya babasının sorumsuzluğu için olumsuz bakılmıyor. Çünkü Okonkwo oldukça çalışkan, azimli ve başarılı bir birey. Bu nedenle de halkı Okonkwo'ya hayran. Okonkwo başarılı olmak için bütün hayatını belirli bir disiplin içinde yaşayan bir karakter. Bu disiplin ev halkına da despotluk olarak yansıyor. Okonkwo çocuklarını çok sevse de bunu asla belli etmiyor. Çünkü ona göre sevgi zayıflık. O da güçlü olmak için, daha doğrusu babası gibi olmamak için sevgisini saklıyor.
 Kabile hayatı yaşıyorlar. Yani henüz modernleşmemiş bir toplumdan bahsediliyor. Mesela paraları bizim gibi pamuktan yapmıyorlar. Onların parası bir  tür deniz salyangozu kabuğu olan cowry. Öldürdüğü insanların kafatasıyla şarap içmek onlar için oldukça normalken bizim için çılgınlık, sadistlik. Yani kabul edilemez bir davranış. Bunun nedeni de kültürel farklılık. Onlar böyle bir kültürün içinde büyüdüğü için kafatasından şarap içmek oldukça normal, hatta gurur verici bir davranış.
 Oldukça fazla batıl inançları var. Mesela tümörün toprak için tiksindirici bir hastalık olduğuna inanıyorlar. Kadınların ise ikinci sınıf vatandaş olarak görüldüğü söylenebilir. Başlık parası olduğu için erkekler zenginlikleri kadar eş sahibi olabiliyor. Mesela Okonkwo'nun üç eşi vardı.
 Kolektif bilinç oldukça yüksek. Bir kişinin hareketi bütün köyü etkiliyor diyebiliriz. O yüzden de anonimleşme, birbiriyle ilgilenmeme gibi bir durumları yok. Aslında köy olarak büyük bir aile gibi yaşıyorlar. Kral ya da kraliçeleri de yok; sadece unvanlar var.
 Okonkwo yanlışlıkla bir klan üyesini öldürünce 7 yıllığına annesinin topraklarına sürülüyor. Bu 7 yıl içinde beyazlar yavaş yavaş gelmeye başlıyor. Misyonerlik de onları takip ediyor tabiki. Gençler de yeni gelen dinle ve bakış açılarıyla birlikte akrabalık bağından, daha geniş bir açıyla bakıldığında, kolektif bilinçten kopuyor. Kilisenin gelişiyle bir hükümet de geliyor ama bu hükümeti yerel halk hiçbir zaman istemiyor. Zorla kurulan hükümetin gerçek olması okurken insanı daha da çok kızdırıyor. Günümüzde sonradan gelip zorla özgürleştirilen halkların durumunu bilmek de insanı etkiliyor. Yaşadıkları bu haksızlığa karşı ise ellerinden pek bir şey gelmiyor.
 Hükümet, okul ve hastahane kuruyor. Okul, yerel halkın gül suyu hürmetine kurulmuyor tabiki. Okul kurmalarının amacı insanları istedikleri şekillere sokmak. Çünkü eğitim bir insanı ideal şekle sokmanın en iyi yoludur. Kitap biraz nerede o eski günler tarzında bitiyor.
 Fazlasıyla gerçekçi bir kitaptı. Sömürgelerin başlangıcını anlatan ve sömürülen halkları biraz daha anlamamıza katkıda bulunan değerli bir kitaptı. İnsanlığın gerçeklerini, acımasızlığını gözler önüne seren, herkesin okuması gereken bir kitap.
 Bugün 17 Mart Dünya Vicdan Günü. Böyle bir kitabı okuduktan sonra yerli halklarının sömürenlerin vicdanlarının nasıl rahat ettiğini sorgulamadan edemiyor insan. Günümüzde gittikçe yok olan vicdan kavramına biraz da bunlar olmasın diye sahip çıkmalıyız.

 Bir sonraki kitapta görüşmek üzere.❤  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder