"Zaman'ın soluğuyla küflenmiş, tozla örtülerek düş kırıklığına boğulmuş, zengin bir evdi."
Sanıyorum hava değişimi önemli bir konuymuş zamanında. Çünkü son zamanlarda okuduğum modern klasiklerde hep hava değişimi için yer değiştirme var; mesela yazısını da yeni yayınladığım Anton Çehov'un Kara Keşiş'i (yorum için tıklayınız) gibi. Olalla'da yaralı bir subayın hava değişimi için doktoru tarafından eskiden varlıklı olan ancak şimdilerde ellerinde oturdukları bir dağ başında konaktan başka bir şeyleri kalmayan bir ailenin yanına yerleştirilmesiyle başlıyor.
"Karşımda hapsedilmiş bir ruh duruyordu; o zindanı yerle bir etmemeli miydim?"
Ev sahibi olan anne bir soylu; baba yok, ölmüş. Subayımız ev sahibi ile hiç doğru düzgün tanışmıyor; subay bahçede yürürken uzaktan selamlaşıyorlar, doğa hakkında kısa bir sohbet ediyorlar. Subay ile ilgilenen doktorun safın teki dediği Felipe oluyor. Şaraptan nefret eden, zekası çok ilerlememiş ve öfke kontrol problemleri olan Felipe, evin oğlu. Aynı zamanda subay tarafından hayvanlara işkence ederken yakalandığı için kendisinin bir sosyopat olduğunu söylemek de yanlış olmaz.
"Aşk bir öfke gibi yanıyordu içimde; sevecenlik yangına dönmüştü; ondan nefret ediyor, ona tapınıyor, ona acıyor, cezbeye tutulmuşçasına tapıyordum ona."
Subay, ona verilen odadaki bir kadın portresinden çok etkileniyor ve bu portre Felipe'ye inanılmaz derecede benziyor. 10 gün sonra bir gece fırtına çıkıyor ve işte o zaman gece yarısı bir çığlık sesiyle uyandığında subay geceleri odasının kapısının dışarıdan kilitlendiğini fark ediyor. O anda odasından çıkamasa da subay bu çığlık sesini araştırmaya başlıyor. Felipe ve annenin, subayın hiç görmediği evin kızı Olalla'ya şiddet uyguladığını düşünüyor ve Olalla'yı görür görmez ona aşık oluyor. Ancak Olalla'ya onunla konuşmuyor bile.
"Elimden giden kalbim değildi, mutluluğum değildi, hayatın ta kendisiydi. Onu kaybedemezdim."
Kitabın sonu ilginç bir şekilde dine bağlansa da aslında gotik temalı bir vampir kitabı. Betimleme ve tasvirler çok güzeldi. Olalla da tıpkı Dr. Jekyll ile Bay Hyde (yorum için tıklayınız) kitabı gibi Robert Louis Stevenson'ın gördüğü bir kabustan esinlenerek yazdığı bir kitap. Akıcı bir üslubu var, merak duygunuzu es geçmiyor. Edgar Allan Poe havasında bir metin olduğunu da söyleyebilirim. Bir oturuşta bitirebileceğiniz keyifli bir gotik eser. Belki de gotik temasını merak edenler için iyi bir başlangıç kitabı olabilir.
Bir sonraki kitapta görüşmek üzere.❤
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder