"Fakat bunun gibi, hayattaki her gülünç şeyin altında görünmez bir facia yok mudur?"
Edebiyat hayatına şiirlerle başladıysa da hikayeleriyle ünlendi Ömer Seyfettin. Geçmişe bir yolculuk yapmanıza yardımcı olan Ant da 1905 ile 1917 yılları arasında yazılan dört Ömer Seyfettin hikayesinden oluşan bir kitap.
- İlk Namaz
- Bahar ve Kelebekler
- Ant
- Falaka
"Bende tekbiri öyle alıp annemden farkımı, niçin erkek olduğumu, erkekliğin ne olduğunu, erkek olmanın yalnız küçük kızları dövmek ve onlara hâkim olmaktan başka da farkları olacağını düşünerek namazı bitirdim."
Her bir hikayede bir şekilde karakterlerin çocukluk dönemine değinilmiş. (Zaten muhtemelen çocuk karakterler nedeniyle çocuk edebiyatı kategorisine sıkıştırılmış Ömer Seyfettin.) İlk Namaz'da 15 yıl önce onu namaza kaldıran annesini hatırlayan küçük Ömer'den, bahsediyor. Bahar ve Kelebekler'de büyükanne ve torununun torunu ile geleneklerin ölümünden ve bunun toplumda yol açtığı kayıpları mutsuzlukla anlatıyor. Ant'ta ant içip birbirine ölünceye kadar yardım etmesi gereken kan kardeşleri, fedakarlıkları, çocukluğunu hatırlıyor karakterimiz. Falaka'nın başında çocukluk hatıralarından yazıyor. Burada da onları falakaya yatıran öğretmen ile aralarında geçen trajikomik olaylardan bahsediyor. Her bir öykü "kıssadan hisse" tadında öğretici bir mesajla dolu. Okuması da -yetişkin olarak- oldukça keyifli.
"Sevinç ve saadetten mahrum kadınlar demek.""Onlar kimmiş?""Biz... Türk kadınları..."
Okurken edebi keyif veren bir yazar Ömer Seyfettin. Akıcı bir dili ve her hikayede vermek istediği bir mesaj var. O yüzden kitaba başlamanız ile bitirmeniz de bir oluyor. Ancak bana kalırsa Ömer Seyfettin bir çocuk öykücüsü değildir. Benim gözümde çocuklar için ağır kitaplar ve zaten çocuk kitaplarını da velilerinin önceden okuyup kontrol etmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle Can Yayınları'nın Lacivert Klasikler serisinde Ömer Seyfettin kitabı çıkarması çok kıymetli. Bu sayede Ömer Seyfettin yetişkin edebiyatı kategorisine girdiği hatırlatılmış.
"Odanın uyutucu ve gölgeli sakinliğinde sanki bu iki vücut eski ve yeni Türk kadınlığının karamsar ve teselli kabul etmez iki örneğiydi. Biri bir asır evvelki neslin son örneği, hayattan ziyade ölüme ve unutmaya ait bir hatırası... Diğeri, bugünün, bir asırlık mecburi ve uğursuz gelişmenin, başkalaşmanın narin ve tatmin olunmaz bir çiçeğiydi."
Okuma yazmayı öğrendiğimde ilkokul öğretmenim bana bir Ömer Seyfettin kitabı hediye etmişti. Açıkçası o zamanlar Ömer Seyfettin okumayı sevmiyordum, rahatsız hissediyordum. Çocukken en sevdiğim kitap Nazım Hikmet'ten Sevdalı Bulut idi. Büyüdüğümde Ömer Seyfettin ile yeniden bir ilişki kurdum ve o zaman sevmeye başladım. Sonuç olarak bu yazıyı okuyan velilere tavsiyem çocuğunuza Ömer Seyfettin okutmadan önce ilkokul çağından çıkmalarını bekleyin. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Çocukken Ömer Seyfettin okunuz mu? Çocuklarınıza Ömer Seyfettin okutuyor musunuz?
Bir sonraki kitapta görüşmek üzere.❤
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder