9/15/24

ANT ~ ÖMER SEYFETTİN

 "Fakat bunun gibi, hayattaki her gülünç şeyin altında görünmez bir facia yok mudur?"

 Edebiyat hayatına şiirlerle başladıysa da hikayeleriyle ünlendi Ömer Seyfettin. Geçmişe bir yolculuk yapmanıza yardımcı olan Ant da 1905 ile 1917 yılları arasında yazılan dört Ömer Seyfettin hikayesinden oluşan bir kitap.

  • İlk Namaz
  • Bahar ve Kelebekler
  • Ant
  • Falaka

"Bende tekbiri öyle alıp annemden farkımı, niçin erkek olduğumu, erkekliğin ne olduğunu, erkek olmanın yalnız küçük kızları dövmek ve onlara hâkim olmaktan başka da farkları olacağını düşünerek namazı bitirdim."


Her bir hikayede bir şekilde karakterlerin çocukluk dönemine değinilmiş. (Zaten muhtemelen çocuk karakterler nedeniyle çocuk edebiyatı kategorisine sıkıştırılmış Ömer Seyfettin.)  İlk Namaz'da 15 yıl önce onu namaza kaldıran annesini hatırlayan küçük Ömer'den, bahsediyor. Bahar ve Kelebekler'de büyükanne ve torununun torunu ile geleneklerin ölümünden ve bunun toplumda yol açtığı kayıpları mutsuzlukla anlatıyor. Ant'ta ant içip birbirine ölünceye kadar yardım etmesi gereken kan kardeşleri, fedakarlıkları, çocukluğunu hatırlıyor karakterimiz. Falaka'nın başında çocukluk hatıralarından yazıyor. Burada da onları falakaya yatıran öğretmen ile aralarında geçen trajikomik olaylardan bahsediyor. Her bir öykü "kıssadan hisse" tadında öğretici bir mesajla dolu. Okuması da -yetişkin olarak- oldukça keyifli. 

"Sevinç ve saadetten mahrum kadınlar demek."
"Onlar kimmiş?"
"Biz... Türk kadınları..."


Okurken edebi keyif veren bir yazar Ömer Seyfettin. Akıcı bir dili ve her hikayede vermek istediği bir mesaj var. O yüzden kitaba başlamanız ile bitirmeniz de bir oluyor. Ancak bana kalırsa Ömer Seyfettin bir çocuk öykücüsü değildir. Benim gözümde çocuklar için ağır kitaplar ve zaten çocuk kitaplarını da velilerinin önceden okuyup kontrol etmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle Can Yayınları'nın Lacivert Klasikler serisinde Ömer Seyfettin kitabı çıkarması çok kıymetli. Bu sayede Ömer Seyfettin yetişkin edebiyatı kategorisine girdiği hatırlatılmış. 

"Odanın uyutucu ve gölgeli sakinliğinde sanki bu iki vücut eski ve yeni Türk kadınlığının karamsar ve teselli kabul etmez iki örneğiydi. Biri bir asır evvelki neslin son örneği, hayattan ziyade ölüme ve unutmaya ait bir hatırası... Diğeri, bugünün, bir asırlık mecburi ve uğursuz gelişmenin, başkalaşmanın narin ve tatmin olunmaz bir çiçeğiydi."


Okuma yazmayı öğrendiğimde ilkokul öğretmenim bana bir Ömer Seyfettin kitabı hediye etmişti. Açıkçası o zamanlar Ömer Seyfettin okumayı sevmiyordum, rahatsız hissediyordum. Çocukken en sevdiğim kitap Nazım Hikmet'ten Sevdalı Bulut idi. Büyüdüğümde Ömer Seyfettin ile yeniden bir ilişki kurdum ve o zaman sevmeye başladım. Sonuç olarak bu yazıyı okuyan velilere tavsiyem çocuğunuza Ömer Seyfettin okutmadan önce ilkokul çağından çıkmalarını bekleyin. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Çocukken Ömer Seyfettin okunuz mu? Çocuklarınıza Ömer Seyfettin okutuyor musunuz?


 Bir sonraki kitapta görüşmek üzere.❤ 

Devamını Oku »

9/11/24

BENİM OLAĞANÜSTÜ AKILLI ARKADAŞIM ~ ELENA FERRANTE

"Lila benden daha güzel. Demek ki ben her konuda ikinci sıradaydım. Bunu asla ve hiç kimse fark etmesin istedim."

New York Times'ın 21. yüzyılda okunması gereken 100 kitap seçkisinin birincisi olan kitap Napoli Romanları serisinin de ilk kitabı oluyor. Kitabın en başında 11 sayfalık bir övgüler kısmı var ki tesadüfen kitabı bulmuş biri olarak insan bir "Nasıl duymamışım daha önce bu kitabı?" diyor. Yazarın gerçek kimliğini bilmiyoruz. Ortaya atılan iddialar olmuş ama kanıtlanamamış.  Napoli Romanları serisi 4 kitaptan oluşuyor ve sıralama şöyle:
            1) Benim Olağanüstü Akıllı Arkadaşım
            2) Yeni Soyadının Hikayesi
            3) Terk Edenler ve Kalanlar
            4) Kayıp Kızın Hikayesi

"Şehrin geri kalanı böyle ışıklı ve güler yüzlüyken bizim mahallemizin bu kadar gerilim ve şiddet yüklü olması mümkün müydü?" 

40 yaşındaki Rino'nun annesi Lila'nın kayıp olduğunu öğrenerek başlıyoruz kitabımıza. Lila bütün eşyalarını toplayıp ortadan kaybolmuş. 60 yaşında geride çöpünü bile bırakmadan çekip gitmiş, sanki hiç var olmamış gibi... Bunu öğrendikten sonra ana karakterlerimiz Lila ve Elena'nın çocukluğuna gidiyoruz ve 4 kitaplık maceramız da başlıyor.

"O böyleydi, sadece başka türlü nasıl kurabileceğini görebilmek için yıkardı dengeleri."

Lila ve Elena'nın oyuncak bebeklerinin adı Nu ve Tina. Çocuklar kendi duygularını oyuncakları ile yansıtır ya hani Tina da sahibinin yani Elena'nın bütün korkularının temsili haline geliyor. Oyuncak bebeklerini değiştirdiklerinde Lila, Elena'nın korkularından kurtulmak için Tina'yı apartman boşluğundan aşağı atıyor. Lila cesur olduğu kadar zeki de. Okulda en yakın arkadaşınızla yaşadığınız "kim daha yüksek not alacak?" diye yaşanılan rekabet duygusu çok güzel verilmiş. Ancak babası masraflı olduğu için onu okutmak istemiyor. Abisi Rino babasının yanında çalışıyor ve babasından maaş istiyor ki o maaşıyla Lila'yı okutabilsin ancak bu işin sonu babasının 10 yaşındaki Lila'yı balkondan atması (evet) ile bitiyor. Oysa Lila ve Elena'nın en büyük hayali birlikte bir kitap yazmaktı.

"Her zaman benim yapmam gereken şeyleri, benden önce ve benden iyi yapmak zorunda mıydı?"

Elena öğretmeni ailesine ısrar ettiği için okula devam ediyor. Bu süreç içinde Lila ile arası bozuluyor ve depresyona giriyor. Çünkü Lila 10 yaşında bile öyle bir karakter ki ne yaparsa yapsın kendisinden emin tavırları ile arkadaşlarını hep kendine özendiriyor bu nedenle de Elena sürekli kendini ve başarılarını sorguluyor. Kendini Lila'nın yanında hep küçük hissediyor. Kıskançlık ve sevgi ile dolu çelişkili bir arkadaşlıkları var. Mesela Lila, Elena'nın lisede Yunanca öğreneceğini duyunca okula gitmemesine rağmen hemen gidip Yunanca öğreniyor. Öğrenmeye aç, her şeyi sorgulayan bir karakteri var ama bu açlığının sebebi hırsları. 15 yaşında Stefano ile nişanlanması ve 16 yaşında evlenmesi Lila'nın hayatını bambaşka bir yöne eviriyor. Bu sırada Elena okul vasıtası ile mahalleden dışarı çıkıyor ve farklı bir dünya ile tanışıyor. Ancak ikili birbirinden hiç kopmuyor.

"Sanki kötü bir büyü yüzünden birimizin neşesi ya da acısı, diğerimizin acısı ya da neşesiyle örtüşüyordu."

Aralarındaki duygunun arkadaşlık olduğuna emin değildim bu noktada: Sürekli bir kendini ötekinden iyi görme ihtiyacı içindeler. Bedenlerimiz büyürken dertlerimizin de büyüdüğünü ve bunu da Napoli'nin gelişimi ekseninde anlatan güzel bir seri. 22 dile çevrilmiş; naif, yalın ve realist. Çıkar çatışmaları ve sürekli değişen dengeler dört kitaplık seri boyunca gelişecek olayların temelini atıyor. İnsanın duygularını dürüst bir şekilde anlatan nadide bir eser. Çünkü hiçbir kitap içimizdeki sıradan ama çirkin duyguları bu kadar dürüstçe aktarmıyor bence. O kadar hızlı okunuyor ki Reading Slump yani okuma tembelliği sorunu yaşayanlar için ilaç gibi bir kitap.

"Tek bir kimse yoktu çevrede ve ben yalnızlıktan ağlamaya başladım. Neydim ben, kimdim?"

Üç sezondan oluşan toplam 24 bölümlük 2018 yapımı bir dizisi de var. Henüz izlemedim ancak izleyince kitap - dizi kıyasını da yapıp "KİTAP KOKUSU vs. EKRAN PARLAKLIĞI" dizim için de bir yazı yazacağım. O zaman buraya da bağlantı bırakırım.



 Bir sonraki kitapta görüşmek üzere.❤ 
Devamını Oku »

9/4/24

BAHÇEDE FELSEFE ~ DAMON YOUNG

"Dünyadaki gaddarlığı görmezden gelin çünkü bunların hepsi en iyiye ulaşmak içindir."


Can Yayınları'nın Kırkmerak Dizisi 28. kitabı olan Bahçede Felsefe'yi okudum geldim. Lisanstaki hocamın tavsiyesi üzerine aldığım bir kitap. Okuması çok keyifliydi; keşke daha önce okusaymışım dedim. Yazarı Damon Young, Melbourne Üniversitesi felsefe bölümünün fahri üyesi. Kitabın tam adı "Bahçede Felsefe: On Bir Büyük Yazar ve Onların Parklarda, Bahçelerde ve Saksılarda Keşfettiği Fikirler". 

"İnsan bitmek bilmeyen bir sorudur, bir yanıt değil."

Damon Young'ın ele aldığı yazarlar şöyle:

              1. Jane Austen
              2. Marcel Proust
              3. Leonard Woolf
              4. Friedrich Nietzsche
              5. Colette
              6. Jean-Jacques Rousseau
              7. George Orwell
              8. Emily Dickinson
              9. Nikos Kazancakis
              10. Jean-Paul Sartre
              11. Voltaire
Yukarıdaki isimlerin yanı sıra Aristoteles, Platon ve Sokrates'e değinen Damon Young yazarların bahçe/doğa tutkusu ile felsefeleri arasındaki ilişkiyi ele alıyor. Çünkü bir yazarı sadece metniyle değil, o metni nasıl oluşturduğunu, nereden ilham aldığını öğrenmek de o metin hakkında yeni bir bakış açısı edinmemize yardımcı olur. Bir biyografi kitabı değil ancak Damon Young söz konusu yazarların hayatının küçüçük bir parçasını okuyucuya aktarıyor ve okuyucu ile ilişkisinin güçlenmesine yardımcı oluyor.

"Élan vital budur işte: Tamamen yararsız gibi görünse de; yaratmaya ve yok etmeye, yapmaya ve yeniden yapmaya, keşfetmeye ve gözden çıkarmaya duyulan arzudur. Ölü çakıltaşları, henüz yapabiliyorken, hayata sıkı sıkı sarılmaya davettir."


Okuyucuya hafif bir entelektüel bir okuma deneyimi sunuyor. Kitabı anlamak için felsefi bir ön bilgiye ihtiyacınız olduğunu düşünmüyorum. Üstelik akıcı bir dili var; okurken zaman nasıl akıp gidiyor anlamıyorsunuz. Felsefe ve edebiyatı birleştiren çok keyifli bir metin.


 Bir sonraki kitapta görüşmek üzere.❤ 

Devamını Oku »